Nesli tükenmek üzere olan kınalı kekliğin halk arasındaki hikayeleri

İsmail Detseli

BİR KEKLİĞE BİR KAMYON

Birkaç arkadaş boz dağa ava gitmişler hepsi ayrı ayrı yerlerde küme yapıp keklik bastırmışlar. Ahmet diye bu avın çok hastası keklik meraklısı bir arkadaşımız var o iki üç tüfek atmış bir baskı da keklik ötmemiş. Ahmet bu işe sinirlenmiş kümede şeker komasına girmiş. Öğle yemeği için karalaştırdıkları yere gelmeyince arkadaşları marak edip aramışlar kümede baygın bulmuşlar Ahmedi. Hastalığını bildikleri için anında müdahale etmişler ve Ahmet’i kurtarmışlar. Akşam eve dönüşlerinde herkes evine dağılacak Ahmet durun demiş Ahmet’in de bir son model damperli BMC si var çok güzel. Ahmet arkadaşlar. Şuradan evlere gitmeden Hasan ağamın evine gidelim.

Hasan ağamdan kekliği bana alalım kaç para isterse verelim o kekliği almazsam ben şeker komasından öleceğim şayet vermez ise benim damperli kamyonu verelim kekliği alalım demiş. Akşam vakti aniden evime geldiler günlerden Pazar. Durumu anlatıp benim kekliği istediler ben de meraklıyım vermem kusura bakmayın arkadaşlar dedim. En sonunda kamyon ile keklik takasını önerdiler ve eğer kekliği vermezsem Ahmet in hayatı söz konusu dediler benimde çok sevdiğim bir arkadaşımdı Ahmet ve onun sağlığı için Kamyonu değil de çok değerli olan acente bir oto teybi aldım kekliği verdim. Amma o keklik gibi bir keklik daha da bulamadım valla gardaşım dedi.

5. KATTAN

Hasan ağa ben bunun üzerine bir fıkra anlatayım mı sana dedim. Kötü filan olmasın Aman Gardaşlık da anlat dedi. Bir vilayetin Vali si akıl hastalarını ziyarete gitmiş. Birinci kata varmış normal deliler var. İkinci kata varmış biraz daha anormal deliler var üçüncü kata çıkmış yanındakiler uyarmış aman efendim bunlar tehlikelidir diye. Dördüncü kata çıkmış bakmış hepsi zincirle bağlılar. Vali korkmuş beşinci kata zorda olsa çıkmış. Bakmış ki o katta kimse yok yetkililere sormuş bunlar neredeler ki? Aldığı cevap ilginç, bunlar ava gittiler efendim. Bunlar zincirle bağlılardan daha mı azgın evet demişler. Hasan ağa. Ulen yiğidim bu benzetme heç eyi olmadı amma doğru da.

Hanı sizin köyde böyle avcılar varmış sen onlardan hiç bahsetmedin gardaşlık dedi bana.

Gozak Baranası

Evet Hasan bizde vardı bu kafes avcılığı hastası olanlar, başta yazdığım Gozak baranası bu konuyla ilgili. Köyümüzde Dovalı oğlu Mehmet emmi. Güccük Hüseyin Emmi, Gozak Hüseyin emmi. Bunlar kış baranasını 3 kişi otururlar yatsı namazı sonrası her gün birinin evinde oturup çay kahve içerler konu hep bu kafes avı üzerine olur. Hepsinin kafesinde kekliği var av zamanı günlük ava çıkarlar. Gozak Hüseyin emminin oğlu Merhum Mehmet anlatmıştı. O gün oturma sırası bizdeydi Güccük Hüseyin ve Dovalıoğlu Mehmet emmiler geldiler ben çay kahve hizmeti yapacağım. Çaylarını verdim içtiler babam söz aldı Mehmet ağa bugün kafesi bir denedin’mi? Denedim Hüseyin Topalın Goyağının Üstünde her sabah bir keklik öter sesini duyardım. (Köyün Tam karşısı) Oraya götürdüm bastırdım nedense Gafes Gup demedi hiç Ötmedi dedi. Ses kesildi 3 saat kadar oturdular başka hiç konuşan olmadı son olarak Güccük Hüseyin emmi Mehmet ağa bir de İmirin Tuzla başına bastırsaydın belki orada öterdi dedi barana dağıldı evlerine gittiler. Ben babama babacığım hiç konuşmadınız her gün böylemi sizin oturak dedim yok oğlum konuşurduk amma topalın Koyak üzerinde o keklik niye ötmedi hep onu düşündük bir çözüm bulamadık demişti dedim Hasan Gardaşıma. Oda yaa işte böyle arpacı kumrusu gibi düşündürür adamı bu av Ismayıl gardaşım deyip daldııı gitti.

O zaman gelin bu söyleşinin üzerine şu keklik şiirini dinleyin

KINALI KEKLİK

Çalı diplerinde piknik yaparsın

Yalçın kayaları mekân tutarsın

Avcıyı görünce hemen pusarsın

Kınalı kekliğin palazı mısın?

Garip çobanların aynası mısın?

Zaman olur taştan taşa sekersin

Seher vakti pek’de güzel ötersin

Dağların gülüsün sanki şekersin

Kınalı kekliğin palazı mısın?

Ağlayan yavrunun anası mısın?

Doğaya âşıksın dağı seversin

Herkes ile arkadaşlık edersin

Mahlûkat içinde nede güzelsin

Kınalı kekliğin palazı mısın?

Zalim avcıların belası mısın?

Otlar arasına yuva yaparsın

Yirmi bir gün kuluçkaya yatarsın

Palazların çıkınca güzel bakarsın

Kınalı kekliğin palazı mısın?

Zalim avcıların belâsı mısın?

Mis kokuyor Kerdeme’si(1) kekiği

Ne yaptınız dağlar bunca kekliği

Senin sevgin bu şairin çektiği

Hasret kaldı size durmadan ağlar

Çektiğim her cefaya razıyım dağlar.

Bu şiirler İsmail Destelinin gönülden dile dilden kaleme adlı şiir kitabından alınmıştır.

1,Kerdeme kışın koyunların ve sığırların içini ısıtmak için yedirilen dağlarda biten şifalı kokulu bir ottur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.