Konuşma eylemi Yüce Allah’ın insana verdiği eşsiz nimetlerden sadece biridir. İnsanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliktir. Anlatmak istediğimizi, meramımızı konuşma vasıtasıyla dile getiririz ancak nasıl konuşacağımızı, hangi şekilde karşımızdakine hitap edeceğimizi bilmezsek bocalarız. Nitekim konuşmalarımız, şahsiyetimizin tezahürü olarak karşımıza çıkar. Her şeyin bir adabı, edebi ve ölçüsü olduğu gibi, konuşmanın da bir ölçüsü ve inceliği vardır.
Bir sohbetinde İbrahim KALIN şöyle söylemektedir.
“Sohbet ehli olmak çok önemli. Konuşa bilmek birbiriyle konuşa bilmek, Türkçede konuşmak karşılıklı konmaktan geliyor. Gelip bir dalın, bir telin üzerine konmak. Konduğunuz zaman konuşmaya başlıyorsunuz. Yani aynı göz hizasında birbirinize komşu oluyorsunuz, komşuda oradan geliyor. Gelip aynı yere konan insan. Kuşlar gibi geliyorsunuz konuyorsunuz ve birbirinizle konuşmaya başlıyorsunuz. Ben geldim kondum, sen geldin kondun. Şimdi bakın bir sohbet, bir konuşma, bir muhavere akmaya başlıyor der.
İnsan ne zaman güzel konuşur diye soran Bekir DEVELİ ise sorusunun cevabını’ da peşi sıra veriyor, kendi tarzında. Ya bunun eğitimini almıştır, mühendis kafasıyla kelimeleri üst üste çok güzel yan yana dize biliyordur. İyi mühendis tecrübeli bir kelime mühendisi olduğu için güzel konuşur. Bir de kim güzel konuşur? Samimi ve dertli insanlar güzel konuşur. Neyin fiil, neyin edat, neyin yüklem olduğunu bilmezler ama dertli ve samimi oldukları için onların söyledikleri her şey bizim kalbimize, aklımıza işler der.
Konuşmak! Ayrıca kanuni bir haktır ve Özgürlüktür.
İnsan aşikar konuştuğu kadar, Rabbi ile de gizliden konuşur. Kalpteki her şey söylenmez bazen, o yüzden Hz. Allah ne yapmış? İç çekmeyi ve gözyaşlarını yaratmış. Söyleyemediğimiz şeyleri şöyle bir içini derince çekerek ve gözyaşıyla ifade etme özgürlüğünü bize vermiştir.
İnsan konuşamadığı yerde sözleri yazıya dökmüştür, içini döktüğü kağıtlar bazen şiirlere ev sahipliği yapmış bazen de notalar ile buluşmuş dilden dile dolanmıştır. İnsanoğlu kendini ifade etmek için her ortamda ve şartlarda bir yolunu bulmuş ve en tabii hakkını kullanmıştır.
Musa as peygamber olduktan sonra göstermiş olduğu bir çok mucizeler neticesinde büyücülükle suçlanmış olup kendisine gelen emirleri kavmine anlatabilmek için Rabbinden yardım istemiş, firavunla olan mücadelesinde Rabbine şöyle dua etmiştir.
. Rabbişrahlî sadrî. ve yessir lî emrî. vahlül ugdeten min lisânî. yefgahû gavlî.
Hz. Musa Duası Meali; Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.
Hz Aişe r.a sevgili peygamberimiz ile ilgili şöyle demiştir. “Allah Resulü nün Herhangi bir konuyu anlatırken (tane tane konuşması sebebiyle) sözcüklerini saymak isteyen kimse sayabilirdi.” ( buhari, menakıb 23)
“Resülullah ın konuşması, onu dinleyen herkesin anlayabileceği şekilde açıktı.” (buhari ilim,30) Hz
Allah bizlere kuranda zümer suresi 18. Ayette şöyle söylemektedir. “Onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar.”
bir başka muhteşem hatırlatma var Rabbimizden “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel bir öğütle devam et.” (Nahl suresi 125)
Üslubun onemiyle ilgili Rabbimiz şu hatırlatmayı yapıyor hatta hatırlatmanın ötesinde peygamberimiz başta olmak üzere hepimize emrediliyor:"Ey Peygamber! Allah'ın rahmeti sebebiyle sen onlara yumuşak davrandın. Eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi. " (Ali İmran Suresi 159)
Hz. Allah kuranı kerimde ayetleri ve peygamberleri vasıtası ile bizlere konuşma ahlakının önemini beyan eder. Hal böyle iken bizlerin konuşurken muhataplarımızı kırmadan, üzmeden yumuşak bir dil kullanarak kendimizi ifade etmemiz gerekmez mi?
“Kalp ne üzere ise dil onu söyler” söylemi benim çok önemsediğim bir sözdür. O nedenle insan kalbini ne ile meşgul ettiğine çok dikkat etmeli. Konuşmak bir ihtiyaçtır, güzel ve yumuşak konuşmaksa sanattır.
Bu sanatı özellikle eşler arasında kullanmak aile bütünlüğü ve geleceğimiz olan çocuklarımız için çok daha önemlidir. Maalesef eşler birbirlerinden sevgi dolu konuşmaları çeşitli bahaneler veya gizli inatlaşmalar neticesinde esirgemekte, hatta çok fazla kabalaşmaktadırlar. Hz Allah ın lütuf olarak bahşettiği nikah akdi sebebiyle bizi birbirimize emanet ettiğini ne çabuk unutuyoruz değil mi?
Burada beni de çok etkileyen bir söyleşiyi sizlerle paylaşmak isterim. Muhatabımız bir kadın fakat okurken kadın erkek ayrımı yapmadan kendimize pay çıkaralım. Eşlerimizden esirgediğimiz ve aslında evliliğin en temel şartlarından biri olan sevgiyi ifade etmediğimizde hissettirmediğimizde nasıl bir vebalin baş aktörü haline geldiğimizi daha iyi kavrayabiliriz belki. Olay Saliha ERDİM ve kadın danışanı arasında geçiyor. Tabi Saliha hocamızın yorumu ile birlikte
“Bir hanımefendi hıçkıra hıçkıra ağlayarak bana diyor ki! Saliha hanım eşimden bir tatlı söz duymuyorum diyor, diyorum ki bak benim senin sevgine ihtiyacım var. Bana güzel bir söz söylemene ihtiyacım var diyor. Yahu ben kadınım ben senin güzel sözlerinle besleneceğim. Ben kimden duyacağım bunu. Babam babalığını yaptı, ama şimdi senin eşliğini yapmana ihtiyacım var dediğimde bana sen çocuk gibisin diyor ve bana ağıza alınmayacak sözler söylüyor mesajlar gönderiyor. Yerin dibine sokup çıkarıyor, en basit hatamda bile diyor. Bir doktora gittim Saliha hanım diyor, bana öyle iyi davrandı ki gözümden yaşlar aktı, demek ki ben iyi davranılacak bir insanmışım diyor”
Bu kadının ayağı kayar ve o adamın yakasına Allah yapışır. Ya normal Allah razı olsun o doktor oğlumdan hastasına iyi davranıyor. Ama ne yapıyor o kadının yüreğini titretiyor. Evde sevgi görmüyor, şefkat görmüyor, güzel söz işitmiyor, değer görmüyor. Bu kadının kazara gönlü kayabilir. Bunu kim engelleyecek? Ve ondan sonra kadın eşini aldattı olacak. Peki o eş ne yapacak? Allah hesap sormayacak mı? Sen bu kadının eşiydin ihtiyaçlarını neden gidermedin demeyecek mi?
Evet kendimize bu kısa anlatımdan pay çıkarabilmişizdir umarım.
Hakaret ederek ve karşısındakini küçük düşürerek konuşan insanlar kendi zafiyet ve eksikliklerini göremeyen aciz varlıklardır. Aile bütünlüğünü korumak için kadın erkeği, erkekte kadını güzel sözler, iltifat ve tatlı latifeler ile beslemelidir. Sorumsuzluk büyük felaketlerin yaşanmasına zemin hazırlar. Evlilik taht savaşları merkezi değil tatlı sohbetler ile huzuru inşa ettiğimiz küçük saraylarımızdır…