Ölüm ne kadar uzağında ne kadar kaçabilirsin? Hakikat olan gerçeğimizden kilometrelerce uzağız, oysa yanı başımızda bize bizden yakın bilinmez zamanda.
İş böyle iken sonra denen amansız hastalığın pençesinde kıvranan insan ne çok şeyi erteliyor. Yarın hepimize çok yakınken bir çoğumuza yok, yarın bir çoğumuza derin pişmanlıklar bırakıyor. Yaşayabilecekken, sevebilecekken, gülebilecekken, can içimizdeyken ne çok şeye hasretiz. Ne çok büyüttüğümüz problemlerin kuyusunda yusuf olma gayesinden uzak el ve alem telaşında çürütüyoruz bedenlerimizi. Kabullenme ve tefekkürden uzak düz duvara teçhizatsız tırmanabilirim telaşın neden?
“Gerçek şu ki Allah insanlara zerrece kötülük etmez, fakat insanlar kendilerine kötülük ediyorlar.” Yûnus Suresi - 44 . Ayet Tefsiri
Hangi cephenin kahramanısın ki Seyid onbaşıdan rol çalıyorsun? Savaşın “desinler” diyen nefsinin oyun tuzağına mı? Yoksa ağzından isyan ve şirk naraları çıksın diye sana telkin veren şeytana mı? Gücünün yetmediğine sabret, tevekkül et. Senden istenenden fazlasına gücün yetmez. Sana verilen her şey emanetken sahibiymişçesine kendini helak eyleme.
“Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!” Bakara Suresi - 285-286 . Ayet Tefsiri
Yol varken git, sevda varken sev, ömrün varken yaşa, sağlığın varken şükret, zaman varken tövbe et, imtihanda sabret, seninken sahip çık, diline, eline, beline sahip ol. Gerisi üç günlük dünya. Biri dündü bitti biri yarın muallak sen şimdidesin yaşa, hakkıyla yaşa hakkınla yaşa...
Kimimiz dünde yaşar bugünü ziyan eder, kimimiz yarın telaşından bugünü es geçer. Hakikat bugündeyken hiç kıymeti olmaz oysa düne bırakacağı bir pişmanlıktır bilmez.
Ölüm deyince bir korku bir telaş aman Allah gecinden versinler tahtalara vurmalar, aman aman sus ağzını hayra aç demeler. Ölüm eninde sonunda yüzleşeceğimiz gerçeğimiz. İnsan daha anne karnında iken kaderine yazılan üç değişmezi ile doğar oysa.
- nasıl öleceğin.
- nerede öleceğin.
- ne zaman öleceğin.
Yani ne tahtaya vurmak ne de telaşlanmak vuslattan ayrı koyar bizi. Sen sana verilen zamandan mükellef hakkıyla yaşa ki ne son anın pişmanlık olsun ne de ahir hayatın.
Acele etmen gereken yerde bekleme, sabretmen gereken yerde acele etme. Senin olan senin bunu bil, senin olanı da fazla bekletip ziyan etme, unutma her şeyin bir son kullanma tarihi var. Hayatı dengede yaşa.
Ne her anımızı ölümle korkutarak zindan edeceğiz ne de ölümü unutarak zevke sefaya dalacağız. Dengede bir hayat bize dünyayı yaşanabilir hale getirir.
Misafir odan olmadan yaşa mesela şaşalı misafir tabakların olmasın, giymekten imtina ettiğin o elbiseyi bir yere giderken giyerim yarınlarına bırakma, daha dün depremde dümdüz olan şehirler gördüğünü sakın ola unutma.
Hayallerini yaşayabildiğin anda yaşa, bisiklete mi binmek istiyorsun bin, küçük bir market poşetinde çocukluğundan kalan neşenle karda kaymak mı istiyorsun kay, Canın pamuk şeker mi çekti ye, salıncakta sallanmayı mı özledin yoksa kaydırakta kaymayı mı kim ne demiş umursama ve yap. Okuma imkanın olmadı mı yaşım kaç deme oku.
Seni kısıtlayan Allah değil seni kısıtlayan kul.
Rasülullah (s.a.v), "Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyaret, size ahreti hatırlatır” buyurmuştur (İbn Mâce, Cenâiz – 47). Bu bakımdan mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölünün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması Dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır.
İnsan ahireti unuttuğunda zalimleşir. Bizi ahirete götürecek olan ölüm korkmamız gereken değil aksine ibret almamız ve otokontrolde kalmamızı sağlayacak en önemli vesiledir.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!
Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!
O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e hoş geldin, diyebilmek de hüner...
O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın?
Toprağın altındaki saklambaçta var mısın?
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!
Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta...
Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta...
Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu, unut!
Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!
N.Fazıl Kısakürek