Günümüzde yaşam şartları zorlaştı. İnsanların alım gücü; yaşanan krizler, salgın hastalıklar ve son olarak Ukrayna Rusya savaşı ile iyice düştü. Bu olaylar bütün dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de teğet geçmedi ve derinden etkiledi. Öyle ki enflasyon yine Zirve yaptı, dolar fırladı, temel ihtiyaçların bile karşılanması zorlaştı.
İşte tam da bu haldeyken karşımıza "Uzman" kavramı çıktı. Her işin bir uzmanı oldu. İnsanlar kendilerini tanıtırken uzman sıfatını ekleyerek ifade etmeye başladı.
İyi de, ülkenin geleceğine yön veren öğrencilerin yetişmesinde önemli katkıda bulunan, yeni nesillerin edepli, ahlaklı vatanına ve milletine faydalı bireyler olması için uğraşan öğretmenler...
Öğretmenlerin bu şekilde ayrışması gerekli mi?
Başöğretmen, Uzman öğretmen, ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen gibi kategoriler olmalı mı?
Gerçekten eğitimin gelişmesinde bu ayrışma olmalı mı?
Peki, sendikalar bu fikirleri benimsiyor mu?
Yoksa alternatif çözüm üretiyorlar mı?
Bir eğitimci gözüyle analiz edecek olursam bu soruları olumlu cevap veremem.
Öğretmenliğin Kutsal bir meslek olduğunu her ortamda dile getiren siyasiler, bürokratlar; öğretmenlerin özlük hakları, yaşam kalitesi, hayat standartlarını yükseltme mevzusu olduğu zaman pek de hevesli adımlar atmıyorlar.
19 Kasım'da yapılacak olan Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik sınavları öğretmenlerin hayatında neleri değiştirecek acaba...
Ama en iyisi biz bu kavramları bırakalım da öğretmenlerin yaşam kalitesini, standartlarını artıracak tedbirler alalım. Çocuklarımızı, öğrencilerimizi teslim ettiğimiz öğretmenlerin, itibar suikastine kurban gitmesinin önüne geçelim.
Ben 20 yıldır hükümette olan iktidarın birçok alanda yaptığı, başardığı yenilikleri, eğitim öğretim alanında da başaracağına gönülden inanıyorum.
Türkiye Yüzyılı'nı inşa ederken gelecek nesillerin yetişmesinde büyük payı olan öğretmenlerin en önemli paydaş olduğunu unutmadan eğitime sonsuz destek olalım. Olalım ki gelecek kuşaklar daha iyi yetişsin.
İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN.
ÖĞRETMENİ YAŞAT Kİ EĞİTİM YAŞASIN...