İbrahim gerçeğin anlaşılması için konuştu.
Sizin taptıklarınızdan korkmam. Ben onların gücü olduğuna da inanmam. Şu tapıp durduğunuz putlar benim için hiçbir şey ifade etmez.
Yıldızlar da öyle. Onların bir şey yapma güçleri yok. Allah'ın çizdiği kaderin dışına çıkıp bir şey yapamazlar.
Ay da güneş de böyle. Allah'ın emri ile belirlenen rotalarında yürüyorlar…
Hatta sizi kışkırtan, sizi sömüren, sizi köleleştiren azgın yöneticilerinizden de korkmuyorum.
Korkmam çünkü her şeye kadir, her şeyi yöneten bir Allah var. Ben Allah'a inandım, ona güvendim, ona dayandım…
Sizin korkutmalarınızı reddediyorum. Çünkü Rabbim başıma kötü bir şey gelmesine izin vermedikçe, hiçbir varlık bana zarar veremez!
Gelin bunları düşünün.
Allah her şeyi bilir.
Olup biten her şey onun bilgisi iledir.
Düşünün ve öğüt alın.
Yaratılmışlara ibret ile bakın…
Öğüt alın!
Bu bir meydan okuyuştu.
İmanla yoğrulmuş bir haykırış.
Üstelik bütün tehditleri ters yüz eden bir duruş.
Allah'a ortak koşanların gerçeği reddetmesine bir reddiye.
Bir çağrıydı düşünmeye: Güven içinde olmaya kimin daha layık olduğu ile ilgili bir hatırlatma.
Her şeyin sahibi olan Allah'a iman eden mi güvende yoksa ona karşı putlara taparak müşrik olanlar mı?
Sahte ilahlardan korkulmaz.
İnsanların kendilerinin ürettiği düşüncelerle hiçbir değeri olmayan şeylere bağlanılmaz.
Bunu anlattı.
Bunu haykırdı.
Bu haykırış hâlâ devam ediyor.
Hâlâ ilah sayılanlara, ilahlaştırılanlara, ilahlık taslayanlara bir uyarı olsun diye zamanın derinliklerinden bir sesleniş.
Bu sesleniş çağlara ve ötesine:
“Sahte ilahlardan korkulmaz!”
Bütün bunlar hakikat içindir. Hakikat anlaşılsın diyedir.
Halkın gerçeği düşünmesi için bir uyarıdır.
İbrahim Peygamberin gerçeği öğretme yöntemidir.
Bu yol, gönüllere gidecek olan yoldur.
Allah'ın elçisini desteklemesidir.
Allah'ın gösterdiği ve öğrettiği şeydir:
“İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.” (Enam, 6/83)