Kendisini üzen konuşmalardan sonra karısının bu yaptıkları onun için çok ağır geldi. Herkesi yanından uzaklaştırdı ve tek başına kaldı. Artık ona bakacak, işlerini görecek kimse kalmadı.
Yanında ne bir kimse ne bir yiyecek ne de bir arkadaş kalmayınca Allah'ın nimetlerini ve yaşadıklarını düşündü.
Derin düşünceler içinde secdeye kapandı. Allah'a en yakın olduğu yerde niyazda bulundu:
“Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” (Enbiya, 21/83)
“Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” (Sa’d, 38/41)
Ey Allah’ım! Uğradığım zahmet, meşakkat ve hastalık yüzünden şeytan vesveseye yol bulup beni yordu. Elimden tut, bana yardım et ya Rab! bendeki bu sıkıntıyı kaldırıver Allah’ım.
Bunca derde ve sıkıntıya karşın sabır ile yıllarını geçiren Eyüp Peygamber için artık sabrın müjdesi zamanıydı: Mucize bir olay.
Bütün dertlerden kurtuluş vakti.
Artık sabrının meyvesine ulaşma anı geldi. Allah onun yakarışlarına karşılık verdi:
“Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik. (Sa’d, 38/42)
Mucize gerçekleşti.
Ayağını yere vurdu ve oradan bir su çıktı. Şifalı bir su. Dertlere ve tüm ıstıraplara çare olacak su…
Yerden çıkan suyla yıkandı ve temizlendi.
Yıkandı ve şifa buldu.
Allah'ın nimet olarak verdiği bu sudan kana kana içti.
İçti ve serinledi.
İçti ve vücudunu saran hastalıklardan kurtuldu. Hastalığın illetinin esaretinden azat oldu…
Yıllardır acısına sabırla katlandığı hastalığı iyileşiverdi. Rabbi şifasını böyle sundu.
Derin ve hikmetli düşünenler için bunun ne olduğunu anlamak hiç de zor olmaz.
Düşündü ve şükretti.
Sabretti ve dertlerinden kurtuldu.
Veren de alan da Allah’tır dedi ve imanını hep taze tuttu.
Akıl sahipleri ibret alsınlar diye ona iyilik ve lütufta bulundu.
“Böylece Biz de onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet (bahşettik) ve ibadet (istikamet ve teslimiyet) ehli için de bir zikir (öğüt ve ibret) olmak üzere, (ona hem eski servetini ve) ailesini ve onlarla beraber, (benzer nimetlerimizin) bir mislini daha verdik.” (Enbiya, 21/84)
Eyüp Peygamber en ağır sınanmalardan birini yaşadı. Dillere destan bir sabır örneği gösterdi. Allah da onun bu sabrına karşılık verdi ve ona şifa ve nimetler ihsan etti.
Eski gücüne kavuştu. Eski mal mülkü yeniden emrinde oldu.
Çoluk çocuk, aile bir araya geldi. Dağılmış olanlar toplandı.
Bunlar birer sınanma ödülüydü. Ödülü kazandı ve şükretmeye devam etti.
Karısı kendisine şeytanın aldatmacasını teklif olarak getirdiğinde çok kızmış ve yanından gitmesini istemişti. Onunla görüşmek istemediğini söylemişti. Karısı onu düşünmeye devam etmişti. Kocasını düşünmekten uzak kalamamıştı...
Eyüp Peygamber iyileşirse karısına yüz sopa vuracağını söylemişti. Sözünü yerine getirmesi gerekirdi. Artık söz icrası sıradaydı.
Karısı Eyüp Peygamber’in iyileşmiş haliyle karşılaşınca onu tanımada zorlandı. Ama oydu, Eyüp Peygamber. Tıpkı sağlıklı günlerindeki gibi…
“Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma.” (Sa’d, 38/44)
Kendine ait bir ruhsat ile Allah'ın yardımına mazhar oldu. Yüz sapı bir araya getirip karısına vurarak yeminini yerine getirdi.
Karısı büyük fedakarlıklarda bulunmuştu. Hizmetinde olmuş onun ihtiyaçlarını gidermek için çabalayıp durmuştu. Eyüp Peygamber’in zor zamanlarında yanında olmayı görev bilen karısı da Allah'ın nimetinden bu şekilde yararlanmış ve yemin gereği yüz sopa yeme cezasından bu yolla kurtuluvermişti…
***
Eyüp Peygamber Allah'ın dinini tebliğ etmeye devam etti. Üstelik kaybettiği bütün nimetleri fazlasıyla yeniden elde etti.
Sabreden bir kuldu.
Güzel bir kuldu.
Allah'a yönelen bir kuldu.
Güzellikler içinde hayatını sürdürdü.
Sabretti ve selamete erişti.
Allah'tan gelene itiraz edilmezdi, etmedi.
Allah seçtiği ve insanlara gönderdiği kulunu sınanmaya tabi tuttu.
Sınanmayı sabırla tamamladı ve Allah'ın sonsuz rahmetinden üzerine düşene sahip oldu.
Diğer insanlara örnek oldu.
Sabrı örnek olarak dilden dile ve çağlar ötesine taşındı.
Sınanma öyküsü olarak anlatılmaya devam etti.
Kıyamete kadar da anlatılmaya devam edecek…