Musa ve Harun Peygamber

Duran Çetin

Bir dua, bir yakarıştı dilinden dökülenler…

Sıkılmıştı.

Zor durumdaydı.

Yalnız başına yürüteceğini düşünmedi. Hatta Harun’un kendisinden daha güzel konuşması onun bu yöndeki isteklerini kamçıladı.

Firavun’a gidecekti, onu bir olan Allah’a inanmaya davet edecekti. Toplumun önde gelenleriyle görüşecek onlara gerçeği anlatacak, konuşacak, mücadele içinde bir hayata başlayacaktı.

Karşısındaki Firavun’du. Her şeye hâkim olduğu düşüncesiyle, işi kendisinin tanrı olduğu iddiasına kadar götürüyordu. Herkesi köle, kendini efendi gören bir Firavun’la mücadele kolay olmayacaktı.

Üstelik İsrailoğulları’nın geçmişi kötü örneklerle doluydu. Eğer tebliğ sırasında öldürülecek olursa kendisinden sonra davayı yürütecek bir yardımcıya ihtiyacı olacaktı...

Ona ihtiyacı olduğunu düşündü. Köleleşmiş bir toplumda, onunla dayanışma halinde birlikte hareket etmesi, işlerin daha da kolay olmasını sağlayacaktı.

Bu duygularla içten bir yakarıştı Hazreti Musa’nın isteği:

“Ailemden bana bir yardımcı kıl. Kardeşim Harun'u.”

Konuşmasına içindekileri net bir şekilde ifade ederek devam etti:

“Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlayacaklarından korkarım, dedi.” (Kasas, 28/34)

Rabbi, bu isteği karşılıksız bırakmazdı, bırakmadı.

O seçilmiş bir kuldu. Özeldi…

Özelliği vardı. Kendisiyle konuşandı. Kendisinin konuştuğuydu…

Sevgiliydi. Sevilendi, seçilendi…

Allah’ın emrettiklerini, mesajlarını en güzel şekilde anlatmanın kolay olmayacağını düşünüyordu. Kardeşi Harun’un bu konuda çok yetenekli olduğunun farkındaydı. Niyeti onun bu yönünden istifade etmekti. Böylece davasının yayılmasında daha etkili olabilirdi.

Arkasından isteğinin nedenini çok net bir şekilde ifade etti:

“Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl,” (Tâhâ, 22/32)

Beklediği cevabı alıyordu Musa Peygamber. Üstelik kendine güvence veriliyordu:

“Allah; `Seni kardeşinle destekleyeceğiz, ikinize bir kudret vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklar. Ayetlerim sayesinde onlar size asla erişemeyecekler. İkiniz ve size uyanlar üstün geleceksiniz.' dedi.” (Kasas, 28/35)

Böylece Musa Peygamber, beklentilerine kavuştu. Artık zorba Firavun’un yanına güçsüz bir şekilde gitmeyecekti. Aksine yeryüzünde hiçbir gücün karşı koyamayacağı bir güçle donanmış olarak gidecekti. Sahip oldukları bu güç sayesinde, tanrılık iddiasında bulunan hiçbir zorbanın eli yetişemeyecekti kendilerine.

Etrafında yüce Allah'ın gücünden oluşan bir sur vardı. Bu, Hazreti Musa ve kardeşi Harun için bir kale, bir sığınak işlevini görecekti.

İlahi kudret her şeyiyle ortada ayetler olarak beliriveriyor. Mucizeler görenleri hakka çağırıyor.

Zaman ve mekân dürülüveriyor ya da yok oluyor.

Ve işte Musa ile Harun, Firavun’un karşısındalar.

Allah'ın ayetleri ve mucizelerle...

Gerçeği haykırdılar korkusuzca.

Meydan okudular gerçeklerle.

Onun kafasını allak bullak eden hiçbir insanın güç yetiremeyeceği olağanüstü olaylarla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.