Kan

Duran Çetin

Korkunç bir manzaraydı.

Kanlar içinde kalıvermek, kanlı bir hayat.

Ürkütücüydü.

İnsanların aklını başına alması için çarpıcı bir delildi.

Allah’ın gücünü anlamaları için bir ayetti aslında.

Her yerden kanlar fışkırıyor.

Sular kan rengi.

Kuyulardan kan çıkıyor.

İçilecek kapların kapağını açar açmaz kan kırmızısı bir görüntü…

İnsanlar gördükleri karşısında şaşırıyor, donup kalıyordu.

Korkunç.

Dehşet verici.

İğrendirici…

***

Hep bunu yapıyorlardı zaten: İnkâr ve ilahi çağrıyı ret.

Başlarına ne geliyorsa, bu sebepten geliyordu: Allah’ın koyduğu hududu aşmak, ayetlerini değiştirmek ve peygamberlerine itaat etmemek...

Sonrası daha önce olduğu gibi oldu:

Sonuçta uyarıcı azap onları yakalayıverdi yine.

Başlarına çöküveren bu uyarıcı azabı yaşadıklarında, başka çıkar yolları olmadığını bir kez daha hatırladılar.

İçecek su bulamayıp çaresizlik içinde kıvranan halk, Firavun’a koştular.

Şikâyetlerini ilettiler.

“Kurtar bizi!”

“Kan, başımıza bir belâ olarak indi. İçecek su bulamıyoruz.” dediler.

Firavun her zamanki gibi davrandı. İnadına devam etti:

“Musa sizi büyülemiş!” dedi.

Halkın temsilcileri, Firavun’un bu tavrının yanlışlığını ifade edebilmek için korka çekine anlattılar:

“Nasıl bizi büyülemiş olabilir? Kaplarımıza doldurduğumuz suların ağzını açtığımızda onların taptaze kana dönüştüklerini görüyoruz.”

Firavun çare değildi, olamazdı da…

Bir kez daha gittiler Musa Peygambere. Bir kez daha yalvardılar başlarındaki bu tiksindirici durumdan kurtarması için.

Ondaki ilahi görevi kabullenmeye meylederek bunu istiyorlardı. Sanki inanıverecekmiş gibi konuşuyorlardı:

“Ey Musa, Rabbine dua et de bu kan musibetini başımızdan kaldırsın. Biz de sana iman edelim ve İsrailoğulları'nı seninle birlikte serbest bırakalım!” dediler.

Musa Peygamber, Rabbine dua etti ve Allah, elçisinin duasını kabul etti ve bu musibeti üzerlerinden kaldırdı.

Fakat onlar yine de iman etmediler ve İsrailoğulları'nı serbest bırakmadılar.

İğrenç azap üzerlerinden çekilip giderildiğinde, sözlerinde yine durmadılar.

Ahitlerini bozdular, sözlerini hatırlamadılar bile…

Sözünde durmamak artık onlar için sıradandı. Döneklik yapmalarına kendileri de alışmıştı. İşin aslı kendilerinden beklenendi yaptıkları.

Allah mesajını yalanlayanları, belki dönüş yaparlar diye sıkıntılarla, zorluklarla uyardı ve sınadı.

Sınandıklarının farkına varamadılar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.