Ebrehe, çok şaşırdı. Şaşkınlık ötesi bir şey yaşadı.
Abdulmuttalib’in kararlı tavrı karşısında el konular gasp edilen develeri teslim etti.
Ertesi gün.
Kibrin zirve yaptığı gün.
Artık bir adım sonra bölgenin tek egemen gücü olmaya ramak kala müstekbir bir tavırla yürüdü.
Hedefi Kâbe’ydi.
Kâbe’yi ele geçirecek ve yerle yeksan edecekti. Başka bir yol kalmadığını düşündü. Herkes ona boyun eğmiş, Mekke’nin reisi bile Kâbe için hiçbir şey yapmamıştı.
Kiminle savaştığını/savaşacağını bilmeden yürüdü.
Sahipsiz sandığı Allah’ın evine yürüyordu. Güçsüz ve yalnız zannettiği insanların mabedine saldırıyordu. Halbuki…
Kâbe karşıdan göründü. Onu durdurmak için önüne çıkan kimse yoktu. Kâbe’yi savunmak için karşı koyan da...
Bu durum kibrini artırdı. Artık gözü bir şey görmez oldu. Az sonra Kâbe’yi yerle bir edecek ve sonra da herkese, bölgeye meydan okuyacak:
“Bakın ey insanlar, ben Kâbe’yi yıktım. Ben Allah'ın beytini yerle bir ettim. Ben yeryüzünde Allah’a kulluğu bitirdim. Yeryüzünde en büyük, en güçlü benim. Yeryüzünde egemen benim. Bundan böyle Allah’a değil bana kul olacaksınız. Allah’ı değil beni dinleyeceksiniz.” diyecekti.
İşte tam da o anda olanlar oldu.
Bir anda gökyüzü karardı.
Kuşlar her bir yanda uçuştu.
Ebrehe’nin anlayamadığı ve kavrayamayacağı o muhteşem manzara oluşuverdi.
Her bir yandan gökyüzü orduları taşlar attılar.
Her taşın hedefi belli, gidip hedefini buldu ve imha etti.
Ebrehe çok şaşırdı.
Karşılaştığı şey inanılmazdı. Dünyanın en güçlü ve kalabalık ordusu bir anda durdu. Durdurulmaz sanılan ordu duruverdi.
Donakaldı.
Gökyüzü orduları, koskocaman bir orduyu perişan etti. Fillerle yenilmez sanılan ordu yer ile yeksan oldu. Yenmiş ekin tanelerine döndü.
Allah'ın ayetlerini yalanlayanların sonunun ne olduğu bir kez daha tekrar etti Mekke yakınlarında.
Mekke kurtuldu.
Kâbe kurtuldu.
Allah evini korudu.
Allah mazlumları esirgedi.
Müstekbirlerin burnunu sürttü.
Hem de ne sürtüş.
Geri dönmeye bile mecal bulamadılar.
Her şeyin hâkimi olmayı düşünen fil sahiplerinin bu halini duymayan kalmadı. Herkes duyarak bildi, bilerek şahitlik etti.
Yerde Allah'ın ayetlerini yok etmeye yemin eden bu had bilmez insanın düştüğü duruma insanlık şahitlik etti.
Allah'ın gücüne bütün gözler şahitlik etti.
Dünyanın en güçlü ordusunun zayıf varlıklar olan kuşlara yenildiğine kıyamete kadar şahitlik etmeye devam edecek…
Allah'a ve onun hükümlerine savaş açanların sonlarının nasıl olacağına şahitlik edecekler…
Beklenenin aksine bu olay ile Kureyş’in saygınlığı iyice arttı. Yerle bir olacak itibarlarını Allah'ın lütfuyla korudular.
Fil senesi olarak bilindi.
Takvimler fil senesinden önce ve sonra diye ayrıldı.
Yenilmez olarak düşünülen koskoca ordu, yenmiş ekin yapraklarına dönüverdi.
Mağrur Ebrehe de ona hizmet eden askerleri de helâk oldu. 60.000 asker bir anda yok oldu gitti...
Çünkü Allah’la savaşmak başkalarıyla savaşmaya benzemezdi…
***
1. Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?
2. Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
3, 4, 5. Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları haline getirdi. (Fil,105 /1-5)