Dilini sarkıtıp soluyan köpek gibi

Duran Çetin

Bir haber anlat!

O öyle bir haber ki, duyduğunuzda, dinlediğinizde şaşkınlığınızı gizleyemeyecek, onun yerinde olmadığınız için şükredeceksiniz.

İnsanın haberi:

Verilen değeri kendine çok gören bir insan.

İlahi buyrukları dikkate almayan birisi.

Adı yok. Bir sır. Ama gerçek bir şahıs. Layık olmadığı için adı anılmıyor. Bu durumda olanların sonu bu: Unutulmak. Yok olmak. Adıyla birlikte gömülmek…

“Onlara, kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat.” (A’raf, 7/175)

Ayetleri yalanlayanın acı durumu göz önünde duruyor, âdeta bir yol gibi seriliyor… Düşünmek için en kötülerinden bir örnek. İnsanın kendi kendine yapabileceği en pespaye davranış belki de.

En üstündü inanmışken. Haber, inkârla düştüğü iğrenç durumdu…

Allah, bir insana ayetlerini verdi. Üstün nimetleriyle donattı. İlminden ona bir pay gönderdi. Bütün yaratılmışlara üstün kıldı.

Önüne bir yol koydu.

Önüne koyduğu yol, Allah’a götürecekti.

Fakat o, bunların hepsine rağmen, etle tırnak gibi olmayı terk etti. Sanki derisini soyup atan biri gibi davrandı.

Kendine verilen güzelliklerin tamamını mal ile değişen bu adam, gününü gün edip dünyalık peşinde koşmaya başladı.

Koruyucu zırhını çıkarmış ve açık bir düşman olan şeytana karşı korumasız kalmıştı sonunda.

Şeytan vardı insan için apaçık düşman olan. Her yönden yaklaşabilirdi: Sağından, solundan, önünden, arkasından, üstelik bıkıp usanmadan…

Göreviydi. Görevini yerine getirmesi gerekiyordu. Şeytan, kendine ayetler verilen bu adamdan daha çok görevine bağlı kaldı ve adamın yanına yaklaştı. Ona neler yapması gerektiğini fısıldadı durmaksızın defalarca. Âdem ile Havva’ya fısıldadığı gibi yaptı…

Görevi, onu reddettiğinin ötesine götürmekti. Azgınlaşması içindi bütün gayreti, çabası…

“O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan da onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan oluvermişti.” (A’raf, 7/175)

İmandan iki kanattı onu pisliklerden uzaklaştıran. Bu kanatlardı onu insan yapan. Bu kanatlardı fıtratına uygun yaşamasını sağlayan. Âlemlere açılmasını sağlayacak olan da…

Ama her şeyi elinin tersiyle itivermiş ve alçaklardan olmuştu. Hatta bataklıkta debelenen bir hayvan gibi. Debelendikçe bataklıkta kaybolmaya başladı. Çabalamaya devam ettikçe bataklıkta gömülmeyi sürdürdü.

Ve…

O, şeytana uydu.

Şeytana bağlandı.

Şeytan, onu en sapkın oluncaya kadar kovaladı.

Bir manzara: Uğursuz, çirkin ve korkunç bir sahne.

Kahramanı belli: Haberi anlatılan şaşkın ve sapmış insan ve yanında şeytan…

Kendine değer verilen insan yok artık. Yerine tuhaflıklar içinde bir yaratık duruyor. Dünyalığı tercih eden bir yaratık. Çamura batmış bir canlıdır bu. Yok yok artık köpek şeklindedir. Sürekli soluyan bir köpek.

Heyecan, hayret, dehşet ve bir irkilme hissi ile yoğrulmaktır sonu.

“Eğer dileseydik, bu ayetler aracılığı ile onun düzeyini yükseltirdik, fakat o, yere saplandı kaldı. Onun durumu üstüne varsan da kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp hırlayarak soluyan köpeğin durumu gibidir.” (A’raf, 7/176)

Ayetleri bilen bu adam, dünya hayatının rahatını tercih etti, ayetlere değil de arzu ve isteklerine uydu, onların peşinden koşturup soluk soluğa kaldı…

Köpek solumalarının ardı arkası kesilmedi. Sarkan dili ve durmayan salyası onun doymayan, kemik peşindeki halini anlattı durdu…

Dünya hayatının geçici güzellikleri peşinde koşarken yaşanan solumalar... Doyumsuzluk içinde zevklere takılarak sürüklenmek kaderi oldu.

“Ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmeden toplumun durumu ne kötü bir örnektir.” (A’raf, 7/177)

Allah’ın ayetlerini yalan sayanların, reddeden ve ondan uzak kalanların sonunu anlatan, özetleyen, resmini çizen bir haber!

İsrailoğulları'ndan biri olan Bel'am b. Bâûrâ.

Araplardan Umeyye b. Salt.

Ebu Amir.

Ne fark eder ki, kendine verilen değerin farkında olmayan herkes…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.