Yaşı on yedi.
Ömrünün baharında. Taşı sıksa suyunu çıkaracak denilir ya işte öyle. Ama şimdi aciz. Yapacak bir şeyi yok, beklemekten başka. Evleri yerle bir olmuş, enkaz üzerine çökmüş bütün dünya üzerine bir dağ gibi yığılmış durumda.
Bir hayat üçgeni onu hayatta tuttu. Nefes alıp veriyor. Kendi kendine şükürler olsun nefes alıyorum, diye iç geçirdi. O kara gözler karanlık içinde kalmış bir şey görmüyor.
Karanlık.
Karanlık ve soğuk.
Sıcacık yatağı kaç kat aşağıya düştüyse yanında da o var, yatağının yanında.
Gürültü ile yuvarlandı. Toz dumana karıştı. Sessizlik oldu. Her yer duruldu. Kulağına ilk önce bir kedi sesi geldi. Sonra bir su sesi. Bir süre sonra sesler yok oldu. Issızlığın içinde kaldı. Issız ve kimsesiz. Bir başına, yalnız.
Eliyle etrafını kolaçan etti. Ayaklarını kontrol etti. Hareket etmeyi denedi.
Biraz daha rahatladı. Doğrulmayı denedi. Kapana kısılmış gibi hissetti.
Hareket edebiliyor olmasına sevindi. Hareket edecek durumda olması onun umudunu iyice artırdı.
Enkaz altında dördüncü gün.
İlk günler hep korku ile devam etti. Öleceğini düşündü. Defalarca denemişti de imdat çığlıklarını duyuramamıştı. Enkazın başına kimsecikler gelmiyordu galiba. Yıkıntı çoksa bana sıra nasıl gelsin derken artık öleceğine daha çok inandı.
Namaz kılmalıyım, dedi. Allah'ın emrini yerine getirmem lazım, sığınılacak liman.
Su yok. Yiyecek yok. Hiçbir şey yok.
Toza karışmış beton üzerinde teyemmüm ederim diye iç geçirdi. Teyemmüm zor zamanlarda abdest yerine geçerdi. Bunu öğrenmiş ve uygulamasını yapmıştı okulda. Niyet etti ve teyemmüm yaptı.
Sonra da kıbleyi tahmin etti. Aslında yönünün neresi olduğunu anlamadı. Ama döndü kıble niyetine. Orası onun için artık namazgahtı. Namazlarını hep aynı şekilde aynı yerde kıldı. Vakti çoktu nasıl olsa, yapacak başka bir şey de yoktu.
İlk önce sabah namazını kıldı. Çaresizlik içinde namazına ve duasına devam etti.
Anne-baba ve kardeşleri aklına geldi. Acaba kurtulmuşlar mıydı? Ya da kendi gibi onlarda enkaz altında kurtarılmayı mı bekliyorlardı?
Ellerini açtı duaya durdu.
İçinden geldiği gibi dua etti.
Karanlıklar içinde kendini rahatladığını hissetti. Kaderin dışında bir şey gerçekleşmezdi gerçekleşmeyecekti.
Af diledi. Yalvardı yakardı Rabbine. “Beni kurtar Allah'ım!” diye seslendi. Sonra bildiği sureleri okumaya başladı. Yasin’i ezbere bilirdi. Kaçıncı kez okuduğunu saymadı. Ama okumaya devam etti.
Anne babasının kurtulması için de dualar etti.
Artık kendini Allah'a bırakmıştı.
Zaman zaman imdat çığlıkları attı. “Beni kurtarın!” diye bağırdı.
Duyan olmadı. Kimseye sesini duyuramadı.
Hayatta kalabilmek için neler yapılması gerektiğini düşündü. Mantıklı bulduğu şeyleri yapmaya devam etti. Susuzluk üst seviyeye ulaştığında susuzluktan öleceğini düşünmeye başladı.
Bir yerden hatırladı. Belki de 1999 depreminde enkazdan çıkan birinin konuşmasıydı. Ya da haberlerde dinlemiş de olabilirdi.
Onu denemeye karar verdi. Bir süre böyle devam edebilirim dedi. Zor bir işti ama denemeliydi. Azar azar sıvı alması iyi olurdu. Bir miktar da olsa idrarını içti. Kendine bir zarar vermezse böylece devam etmeyi düşündü.
II
Kurtarma ekibi AFAD o enkazın başına geldiğinde dördüncü gündü. Ekip lideri Yusuf, kaç gündür uyumamış, oradan oraya bir can kurtarma, canlı bir insan çıkarma derdine düşmüştü. Uykusuz geceler birbirini takip etti. Kendi sağlığını da koruması gerektiğin biliyor ama can kurtarmanın derdiyle kendisini ihmal ediyordu.
Bir ses duyulduğu iddia edildi. Ses dinlemeleri yapıldı.
Canlı emarelere rastlandı. Yeniden bir heyecanla enkazda kurtarma çalışması başladı. Ama gücü tükenmek üzereydi. Kendisini zayıf ve durgun hissetti. Sağlık ekipleriyle irtibata geçti. Ekip lideri olarak yapacak çok şeyi vardı. Bu çalışmalar günlerce sürebilirdi. Bunun için sağlığını korumak göreviydi. Kendisine bir serum taktırdı. Ama bir an bile çalışmalardan kopmak istemedi.
Aradan geçen saatler sonunda genç Adnan’a yaklaşıldı. Ekip arkadaşları kendisine durumu haber verdiler. Yerinde duramadı, kalktı ve yürüdü. Artık görev zamanıydı. Enkazdaki çalışmaların başına geçti.
Kendini iyi hissetti. Güçlü olduğu kanaatini pekiştirdi. Yeniden “Bismillah! diyerek çalışmaya başladı.
Yorucu çalışmalardı bunlar. Durmadan duraksamadan çalışmak, koşturmak ve düşünmek zorundaydı. Bunun için buradaydı…
III
Adnan kurtarma ekibiyle kurduğu bağlantı ile yeniden hayata merhaba demeye hazırlandı. Bu arada hangi günde olduklarını sordu. Bir de vakit nedir diyerek cevap bekledi.
Niyeti hangi namazı kılacağını öğrenmekti.
“İkindi vakti!” dediler
“Ezan okundu mu?”
“Evet.”
Onu kurtarmaya çalışan ekiptekiler neler olup bittiğini anlamaya çalıştılar.
“Neden soruyorsun ezan vaktini.” dedi ekip lideri Yusuf.
“Namaz kılacağım.” abi ikindi namazı geçmesin diye sordum.
Yusuf olduğu yerde donup kaldı. En zor durumda bile namazını geçirmeyen bir genç ile karşı karşıya olması onun duygularını kontrol etmesini zorlaştırdı.
Gözyaşlarını tutamadı. İki göz iki çeşme ağladı. Yanında bu konuşmaları duyan ekiptekiler de duygulandı. Birçoğu kendilerini sorguladı.
“Ben ne yapıyorum bu nasıl iman Allah'ım!” diyenler oldu.
Bunca nimetle donatılmış ömür nimetine karşı bir şükür olan namazdan uzak duranlar için bu uyarıcı bir mesaj oldu.
İçlerinden biri haykırdı: “Senin imanına kurban, o iman bende de olsa başka bir şey istemem.”
Yusuf konuşmayı/irtibatı sürdürdü:
“Allah kabul etsin! Bize de dua et.”
“Allah sizden razı olsun abi! Rabbim size bütün güzelliklerini ihsan etsin.”
“Âmin!”
Bir süre sessizlik oldu.
Adnan namaz kılıyor olmalıydı.
Bu konuşmalar duygusal ortamı artırdı. Gözler hep nemli kaldı bu kurtarma sırasında.
Ekip çalışmalar devam etti.
Adnan bir süre sonra seslendi:
“Buradayım abi, yapmama gereken bir şey var mı?”
“Biz şimdi burada bir delik açıyoruz. Kompresör ile deliyoruz. Sana bir zarar gelmesin kendini koru.”
“Tamamdır abi. Yanımda masa var, onunla korurum yüzümü gözümü.”
Adnan kurtarma ekibinin isteklerini bir bir yerine getirdi.
Bilincinin açık olması ve düşünme yeteneğini kullanması ekibi hem sevindirdi hem de işlerini kolaylaştırdı.
IV
Konuşmalar devam etti.
“Ağabey sizin çalışmalarınızın hepsini duyuyordum, size ses veriyordum ama demek ki sesim size gelmiyordu.”
“Duysaydık daha erken başlardık. Senin gibi bir genç için canımızı dişimize takardık.”
“Zaten yapıyorsunuz abi Allah razı olsun. Daha ne olsun. Gece gündüz çalıştığınızı biliyorum. Bir insanın gücünün üstünde gayret ediyorsunuz. Dua alıyorsunuz.”
“Eyvallah kardeşim. Sağ olasın.”
Yusuf günlerdir enkaz altında kalan Adnan’ın konuşmalarından etkilendi. En zor durumda bile kurtarma ekibini ve çalışmalarının zorluğunu düşünüyor olmasına hayran kaldı. Daha yüzünü görmeden onu çok sevdi.
Artık çalışmalar sona gelmişti.
Yusuf çıkarmadan önce seslendi:
“Şimdi seni alıyoruz. Bizden istediğin bir şey var mı?”
“Yok abi sağlığınızı dilerim. Allah razı olsun hepinizden.”
‘Ne kadar gani gönüllü bir genç’ diye iç geçirdi Yusuf.
Yusuf aşağı doğru sarktı. Ellerini kavradı bir hareketle yukarı doğru çekti çıkardı. Sonra kendi oğluymuş gibi sımsıkı sarıldı. İki can bir oldu ve ağlama sesleri mutluluk gözyaşlarına tekbirler eşlik etti.
Allahüekber!
Sedyeye yatırıldı. Üzerine alüminyum folyo örtüldü ve hızla bekleyen ambulansa taşındı.
Adnan Yusuf’u çok etkiledi. Onun en zor zamanda bile namazı terk etmeyişi, imanı, metaneti…
Kendindeki olmayanları onda olanlarla değiştirmeye karar verdi.
V
Sonra kameralar etrafını çevirdi. Sorular soruları takip etti.
“Aslında birkaç nokta tespit ettik. Oralardan en uygun olanı bulup yoğunlaştık.
Bodrum kata düşmüştü. Bulunduğu yer kendi evleri değildi. Başka bir yere savrulmuştu. Nasıl olduğu ile ilgili kafa yormaya gerek yoktu. Çünkü anlamak mümkün değildi. Demek ki yaşayacakmış, ömrü bitmemiş ve rabbim onu oraya savurmuş. Bizi de onun için görevlendirmiş, dedi Yusuf.
Işık tuttuk.
Işığı görünce oraya kadar geldi. Bize yaklaştığını hissettik. Artık son çalışmalarımızı tamamlamak için heyecanla gayretimizi ortaya koyduk.
Çok mutluyuz. Allah'tan umut kesilmiyor. Umutla yaşamak en güzel şey. Her çıkardığımız can ile yeniden seviniyor ve umutlarımızı tazeliyoruz. Durmadan bir başka ses duymak için koşturuyoruz.
Tamam biz bugün enkazdan Adnan’ı çıkarttık, hayata kavuşturduk ama Adnan’ın hayata kavuşmasında bir takım çalışması var. Eğer o takım çalışması olmazsa zaten Adnan enkazdan çıkamazdı. Bu bir takım çalışması ve inançla hareket eden bir çalışma. İnşallah bundan sonra böyle bir afet yaşamayalım. Ama yaşadığımız zaman da şunu unutmamak lazım el ele vermediğimiz sürece hiçbir şey olmuyor.”
Bir muhabirin sözleri yapılan çalışmayı taçlandırdı:
“Sizler gerçek kahramanlarsınız. Bütün tehlikeye rağmen dehlizlerden girip bir can için fedakarlıkta bulunuyorsunuz. Bu ülke sizlere minnettar.
Estağfurullah, biz bu ülke için varız. Türkiye için canımız feda, bir can için kendi canımızı feda etmeye çoktan hazırız. Bir can kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibi olur diyor kitabımız…”
Tekbirler yeniden yükseldi.
Tekbirlere alkışlar eşlik etti…