Bağırtı

Duran Çetin

Bir gürültü duyuldu. Arkasından yer sarsıldı. Bir beşik gibiydi arz.

Oturdukları bina eski ve dayanıksızdı. İlk sarsıntıda dayanamadı, ayakta kalmayı deneyemedi bile.

Sadece büyük bir korku ile gözlerini açtılar. Birkaç saniye içinde her yer toz duman oldu. Ayaklarının altından kaydı bütün dünyaları. Yan taraftaki odasında uyuyan dünyalar güzeli kızına seslenemediler bile.

Yedi katlı bina çöktü. Yıldırım hızıyla zeminde bir toz yığını haline geldi. Masum kız da çöküntü ile birlikteydi.

Gecenin karanlığı iyice karanlık oldu, dipsiz bir zindana döndü. Diller şehadet okumaya fırsat bulamadı. Gönüller sadece bir acı hissetti. Birkaç saniyede ölümü hatırlayanlar oldu. Panik hali ile düşünemeyenler de vardı. Hayatlar sona erdi.

Sesler kesildi.

Sessizliği yaran bir bağırtı yayıldı enkazdan. Bulduğu küçük aralıklardan enkazın dışına taştı.

“Anne!”

“Baba!”

“Neredesiniz?”

“Anne!”

“Baba!”

“Beni duyuyor musunuz?”

“Korkuyorum.”

“Beni yalnız bırakmayın.”

“Ne olur biriniz ses verin.”

Ses veren olmadı.

Cevap gelmedi.

Kız bağırmaya devam etti.

“İmdat!”

Karanlık ve enkaz sesini kesmek için sıktıkça sıktı.

“Allah'ım bana yardım et!”

Aklına kelime-i şehadet düştü.

Korkusunu yenmek için var gücüyle bağırarak kelime-i şehadet okudu birkaç kez.

Halbuki akşam anne babasıyla camdan kar yağışını seyretmişti.

İnmişler aşağıya, kara iz bırakmışlardı. Birlikte caddenin tam ortasındaki refüjden yürümüşlerdi. Üşümüşler ama mutlu olmuşlardı.

Şimdi de üşüdü ama mutlu olamadı. Üşüdükçe daha çok korktu.

Kalbine bir güzel duygu aktı.

‘Kurtulacaksın.’

Rahatladı biraz.

Sustu.

Geceydi. Gece olmuştu deprem.

Şimdi gündüze döndü vakit.

Ama hâlâ karanlıktı.

Gece gibiydi.

Gece devam etti birkaç gün.

Karanlık ile yaşamanın zorluğunu öğrendi ama yaşadı.

Öldürmeyen Allah öldürmezdi.

Üçüncü günün sonuydu. Arama faaliyetleri hızlanmıştı. Gece gündüz demeden enkazlar arasında gezen ekiplerden biri bir ses duydu gibi oldu.

Toz kütlesi haline gelmiş yığının bir köşesinde içeriye açılan bir delik buldu. Oradan bağırdı:

“Sesimi duyan var mı?”

Bu ses duyanların gönül telini titretti. Daha güçlü bir sesle tekrar etti.

“Sesimi duyan varsa ses versin.”

Ses vermek istedi ama yapamadı. Sesi kesilmişti. Az çıkan bir sesle bağırdı.

Duyuramadı.

“Buradayım!”

“Beni kurtarın!”

Cılız ses yukarıya çıkmaya fırsat bulamadan enkazın labirentlerinde kayboldu gitti.

“Sesimi duyan varsa duvara vursun!”

Duvara vurdu elindeki beton parçasıyla.

Birkaç kez daha vurdu.

Duyulacağını umdu.

Umduğu oldu.

Kurtarma ekipleri sesi duydu. Çalışmalarını hızlandırdı.

Dili duaya devam etti. Titreyen sesiyle “Allah'ım yardım et!” dedi gözyaşlarıyla.

Yedi katlı apartmandan sadece küçük kız sağ olarak kurtarıldı.

“Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.” Al-i İmran 3/160.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.