Artık bir devir kapanacak, putları rahata erecekti.
Hayatlarına karışan kimse kalmayacaktı. Bu düşüncelerle alevin İbrahim’i bir lokmada yemesini beklediler.
Bir mancınık bir İbrahim ve ateş.
İbrahim ateşin tam ortasına, ateşin kucağına iniverdi.
Planları tutmadı.
Kalabalık, mahşer gibi insan kaynayan meydanda ateşin sesinden başka ses duyulmaz oldu. Gözler gördüklerine inanmadı.
Bir kez daha bir kez daha baktılar.
Baktı kaldı.
Bakıp kaldılar.
Ateşin içinde bir bahçe oluştu.
Ateşin içinde bir bahçe, güzel bir bahçe.
Serinlik içinde alevlerin hükmünün olmadığı bir bahçe…
İnanılmaz bir an. Yaşananlar insan zihnini çatlatırcasına sarsıcı.
Sarstı.
Beklenen olmadı.
Onun istediği oldu.
Allah şöyle demişti:
“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik. (Enbiya, 21/69)
Ateş de onun emrine uydu.
Her şeyin sahibi olan Allah buyruğuydu, ateş bu buyruğa kayıtsız şartsız uydu.
Yakmadı.
Yakamazdı da.
Çünkü her şeyi yoktan var eden Allah'tı. Her şeye gücü yeten, güç yetirendi.
Onun emrinin dışına çıkan bir yaratılmış olamazdı. İnsan hariç…
İnsan başkaydı.
İnsan sınanmak için yaratılmıştı.
Sınanacak özellikleri vardı.
Aklı ve düşüncesi.
Konuşma ve iradesi.
Kabul ya da ret etme seçeneği.
İki yolun birini tercih edecek olan bu dünyanın yolcusu…
Emir büyük yerdendi.
Yakmadı.
Serin oldu.
Esenlik oldu.
Bir cennet bahçesine dönüverdi de Rabbine şükreden bir kulu ağırladı.
Ağır bir misafire gösterilmesi gereken ikramlarıyla.
Onun rahatı için gereken bütün güzellikleriyle…
Misafir etti İbrahim’i.
Misafire eziyet vermedi.
“Yakma!” dedi ve bu emir ateşi esenlik yurduna çevirdi.
Yakmadı.
“Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.” (Enbiya, 21/70)
Bütün gözler üzerindeyken Allah onu kurtardı.
Gözleri önünde yaşanan bu mucize bile beyinsizlerin aklını başına getirmedi.
İbret nazarıyla bakıp sınandıklarını fark etmediler.
Nemrut ve tebaası olup bitenleri yok saydı.
Gözleriyle gördüklerine inanmadılar…
Bildiklerini okumaya devam ettiler.
Dünyalık menfaat ve konforlarından vazgeçmek istemediler…
Allah kulunu ve elçisini yalnız bırakmazdı/bırakmadı.
Allah, ateşten kurtardığı Hz. İbrahim’e ikramlarda bulundu.
Onu destekledi.
İbrahim Şam civarında bir yere yerleşti.
Tebliğine orada devam etti.
Allah'ın davasından vaz geçmek olmazdı.
Allah'ın yolunu göstermeye, anlatmaya devam etti…
“Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.” (Enbiya, 21/73)