Ölüm, hayatın unutulmaz bir gerçeği ve bu gerçekle yaşamayı öğrenmeliyiz. Hayatımızı da bu gerçeğin bilinciyle düzene sokmalıyız. Çünkü nasıl öldüğümüz kadar, nasıl yaşadığımız da önemli. Eğer hayatımız boyunca dünyalık işlerle meşgul olursak, ölüm geldiği an da aklımızda sadece ömrümüzü verdiğimiz hayat, zamanımızı heba ettiğimiz dünya yer alır. Aslında aldığımız her nefeste her zaman aklımızda Allah'ın varlığı yer almalı. Zira ne için yaşadığımızı bilirsek, ömrümüzü onunla geçiririz. Son nefesimize kadar neyle meşgul olacağımızı sadece biz seçebiliriz. Verdiğimiz kararların sonunda iki dünyamızı da kurtarabiliriz. Ama bazı insanlar ne yazık ki doğru tarafı seçmek de çaba göstermiyor. Meselâ meşhur hadis âlimlerinden Abdülazîz Revvâd Hazretleri, başından geçen ibret verici bir hâdiseyi şöyle anlatmıştır:
“Medîne-i Münevvere’de idim. Bir gece Mescid-i Nebî’ye gidiyordum. Bir kadın telâşla yaklaşıp:
«–Ey efendi! Eğer sevap kazanmak istiyorsan yardıma gel! Şurada bir hasta var, can çekişiyor, ölmek üzere. Ona şehâdet kelimesini telkin etsen, söyletsen!» dedi.
Hemen oraya gittim. Ölmek üzere olan adama kelime-i şehâdeti söyletmek için ne kadar uğraştıysam da bir türlü söyletemedim! Bir ara
gözlerini açıp:
“–Kaç defâdır bunu söyle diyorsun. Ben, bu kelime-i şehâdetten ve İslâm dîninden, hayli zamandır yüz çevirdim. Şimdi de bir türlü söyleyemiyorum.” dedi ve çok geçmeden öldü.
Adamın kim olduğunu ve hâlini araştırdığımda, onun devamlı olarak şarap içen bir kimse olduğunu öğrendim. Kendi kendime, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in; “Şarap içmeyi âdet edinen, puta tapan gibidir.” buyurması elbette doğrudur, dedim.”
Yani nasıl yaşayacağımızı ve nasıl öleceğimizi bizim yaptığımız seçimler belirliyor. Karanlık tarafı seçip iki dünyanızı da mahvetmek mi istiyorsunuz. Yoksa aydınlık tarafı seçip iki dünyanızı da kurtarmak mı?
Hepimiz ölümden sonra bir yaşamın olduğunu biliyoruz ve kıyamet günü geldiğinde dirileceğimizi de. Nasıl insan yaşadığı hal üzerine ölürse, öldüğü hal üzerine diriltilir. Eğer sabreden bir insan olarak hayatını yaşarsan, özenle ibadetlerini yerine getirirsen, sevap kazanmak için çabalarsan Allah da seni ihlâslı bir kişi olarak diriltir. Eğer sen de kazandığın mal, elde ettiğin kazanç, sahip olmak istediğin şöhret için savaşırsan Allahu Teâlâ da seni mağrur bir kimse olarak diriltir.