Suriye – İsrail Savaşında 6 Ekim 1973 tarihinde, ani bir saldırı düzenleyen Suriye Ordusu İsrail’i gafil avlamayı başardı. Adam akıllı bir direnç ile karşılaşmadan Golan Tepelerine kadar geldi. Ancak devam etmeden beklemeye geçen Suriye Ordusunun ne yaptığını İsrail anlamadı. Oysa işgali sürdürse, İsrail varlığına ciddi zarar verecek konumdaydı. Yaşanan zaman kaybı, İsrail’in toparlanması ve durumu lehine çevirmesi için fırsat yarattı. Sonuçta İsrail, bu savaşı lehine çevirip belki de yok olmaktan kurtuldu. Golan Tepelerinde çakılmış gibi bekleyen Suriye Ordusu aslında o kritik kırılma anında savaşı kaybetti.
Peki, birçok Suriye Askerinin ölmesini ve savaşın kaybedilmesini sağlayan o elem kararın sebebi neydi? Maalesef Suriye Ordusundaki Otonom yönetimin taviz vermez hali! Kamu Yönetiminin bu ağır silsilenin içindeki hiç kimse inisiyatif kullanamaz haldeydi! Merkezden emir gelmediği sürece hareket etmek mümkün değildi.
Otonom yönetimin faydalı olduğu mekanizmalar var mıdır bilmiyorum? Bir yük şilebinin kaptanı bana katılmayabilir. Ancak toplumun çekirdeğine inerek bu yönetim olayını değerlendirmek isterim. Şimdi evimizde kendi canımız çocuklarımız da bile böylesine tek merkezli yönetim ne kadar kullanılabilir? Ataerkil aile yapısında bile yeri sarsılmış olan otonom sistemi, toplumun eski yaygınlığına haiz değildi. Aile kurumunun içindeki anne figürünün yeri ve genelde mutfak olan alanı işgal edilemez ve bölgeye izin alınmadan girilemezdi. Argoda sorulur ya; “Kimin borusu öter?”
Aile içinde bile babanın borusu mutfakta ötmez. Yani mutfağın patronu tecrübesiyle annedir ve kimse de bu tabuyu yıkmaz ya da yıkmaya çalışmaz. Akşam olunca annenin hazırladığı enfes yemeklerin tadını çıkartır.
Bence, profesyonel iş dünyasında asıl sorulması gereken soru; ‘Kimin yönetme konusunda yeteneği, tecrübesi ve eğitimi var?’
Yani liyakat; koltuk sevdası neden bu kadar yaygın? Neden insanlar siyasi partizanlığın borazanlığını yapıp, sancağını taşımaya can atıyorlar? Bu soruyu madalyonu çevirerek soruyorum:
“Bu durum kimlerin işine geliyor?”
Yanıt veriyorum: “Yeteneği, tecrübesi ve eğitimi tam olmayanların işine geliyor.”
“Peki bu durum toplumun genelinin işine geliyor mu?”
Tereddüt etmeden yanıtlıyorum: “Kesinlikle, hayır!”
“Bu konuyu düzeltmek için ne yapmalı?” Cevapları buradan duyuyorum. Kimilerinin içinden geçenler bile anlaşılıyor olduğunu söylesem bana inanır mısınız?
“Kul hakkı, haram, zina, oruç, namaz…”
“Toplum neden bunları hakkıyla uygulanmıyor?”
Buna da cevabımız hazır: “Toplum içinde enayi yerine düşmemek için.”
Yeni bir hastalık var şimdi, siyaseti her kurumun içine nüfus edilmesi. Bence bizim toplum çıkış yolu için ne yapılması gerektiğini biliyor. Hiç te yeni öğretim metotlarıyla zaman harcamayalım. Bizim eğitimde, yani çocuklara örnek olacak evimizdeki büyüklerde sorunumuz var! Evet ladies and gentlemens; geleceğimiz için hatta varlığımızı koruyabilmek için çocuklarımıza güzel örnek olalım. Bunu yaparken otonom yönetimi uygulamak yerine, liyakat sistemiyle başarılı olanların mükafatlandırıldığı, kamuda şeffaf ve adil olunması gereklidir.