Kıyıların sahibi kim?

Alper Süzer

ANAYASA;

A. Kıyılardan yararlanma

Madde 43 – Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.

Korunanlar hariç, Türkiye’nin toplam 8592 km kıyı şeridi vardır. Müthiş bir rakam bu, değil mi? Üstelik kanuni haklar ile bu büyük servet, gerçek sahibine yani halka teslim edilmiştir. Bu şahane kanun sayesinde hemen havlu ve güneş kreminizi alıp kendinizi bir sahile atabilirsiniz. İstediğiniz kadar kalıp; güneş, krem ve uçsuz bucaksız denizin tadını çıkarabilirsiniz.

Bu bilgilerin ışığında ben de ailemi alıp, yaz aylarında iken denize gidip biraz yüzmek istedim. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak hakkım olanı yaşamayı arzu ettim. Sonuçta ecdadımız bu topraklar için kan döküp, can verip bize miras bırakmıştı.

Gel gör ki; öyle olmamış! Nasıl yani? Okuyun lütfen, dilim döndüğünce siz kıymetli

okurlarıma nasıl olduğunu anlatayım. Kıyı şeridinde otel yaparak ticari faaliyetle bulunan iştirakçiler, aslında işgalciler. Denize bu kadar yakın bir noktada o oteli nasıl diktiğinden başlamak gerek! Yani buna kim ya da kimler hangi kanuna dayanarak izin verdi? Veya oteli yapanlar ile yüzde kaç ortaklık ile buna izin aldı? Dünyanın çok gelişmiş demiyorum, onun asıl adı; halkın haklarına sahip çıktığı ülkelerde, cesaretin varsa otelini kanunlarda yazan mesafeden 1 santim denize yakın yap! Yap da nasıl yıkılıyor izle. Bilmem neredeki tanıdıklar, belediye encümen üyelerindeki amcalar ve hatta meclisteki dayıların hatırı sayılıyor mu? Dene ve gör.

Bu gasp etmektir. Sorgulamak kenarda dursun, bunu ima ettiğin zaman bile işgalcilerin şiddetli tepkisiyle karşılaşıyorsun. Nemalanma miktarı ne kadar çok olduğunu anlamamız için sanırım yeterli dostlar.

Sahile gittiğinizde şezlonglar dizilmiş, plaj şemsiyeleri bir bir kuma gömülmüş halde sizi bekliyor. Ne kadar iyi yürekliler diye düşünebilirsiniz, ancak bu düşünce kısa sürüyor. Daha elinizdeki plaj çantasını yere bırakmadan kalın bir sesle muhatap oluyorsunuz.

“Kaç kişiyiz abi?”

Yahu kaç kişi olduğumuzdan sanane, denize gireceğiz birkaç saat şemsiyenin altına eşyalarımızı bırakacağız. Şemsiye kirasını istiyorsan onu söyle;

“Abi şemsiye kirası değil, kişi başı ücret alıyoruz.”

Yani belki tek başıma, belki 4 kişilik ailem ile kullanacağım, senin için ne fark eder? Kumlar daha çok eziliyor, bu yüzden ona göre mi ücretlendiriyorsun? Şunu dediğimizi düşünelim.

“Ayrıca kumsal halkın malı, sen kimin malını kime kiraya veriyorsun.”

Akıl ve mantık işi değil dimi? Sıkı dur film başlıyor. Şimdi ilk gelen gençten görevli gidip içeriye bir şeyler söylerse hapı yuttunuz demektir. Bir boy büyük mafta vari pis sakallı ve biraz daha iri abimiz gelecek demektir. “Bilader hayırdır? Canın mı sıkılıyor senin?”

Eyvah eyvah…

Hadi yüreğin varsa yanıt ver. Oldu ya ters bir şeyler çıksın ağzından. Yanında ailen varmış, sen 45 yaşında koca bir öğretmenmişsin… vs. gibi hiçbir sebep darp edilmene engel olamaz. Geçen basına pek yansımayan buna benzer bir olay duydum.

Savcı bey, eşi ve çocuklarıyla birlikte görev yaptığı ilden biraz uzaklarda bir tatil yöresine gidiyor. Koca bir yılın yorgunluğunu atmayı planlayarak; kumsal, güneş ve deniz üçlüsünün tadını çıkartırken…

Bulunduğu otelin dışında bir koya, muhtemelen eşinin ısrarıyla yüzmek için hareket ediyor. Değnekçi ücreti söylüyor; “Abim hoş-gelmiş, yenge ve senin için abi 5 bin alayım.”

Sonuçta savcı da memur değil mi? Rakamı duyunca itiraz edeiyor.

“Dostum bizde memuruz, ne yaptın? Bu çok para değil mi…?”

“Paran yoksa gelmeyeceksin abim…”

Cevabı okudunuz değil mi? Alçak, şu söylemdeki hainliğe bakar mısın? Yazıklar olsun. Hemen ne olduğunu arz edeyim. Savcı pılıyı pırtıyı toplayıp, hemen oradan uzaklaşıyor. Olur olur da, sinirlerime hakim olamaz ve burada olay çıkarsa makama leke gelir korkusuyla ayrılıyor. Bu ülkede üzülerek şunu yazıyorum;

“Kurallara harfiyen uyanlar, uymayanlara yeniliyorlar.”

Üzülerek bitirdiğim bir yazı oldu. Buradan kalbinde kocaman bir ar taşıyan, o şerefli saygı değer SAVCI Beye selam ve saygılarımı arz ederim. İyi ki varsınız…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.