Cayır cayır yanan ormanlara, sel altında kalan evlere ve ardı arkası kesilmeyen depremlere rağmen; benim gelecekten ümüdim var. İnsanların birbirlerini caddelerde sadece trafik sebebiyle öldürdüğü günlerin içinde olmak bile bu ümidimi yok edemez. Lakin bu ümidin yaşaması için can suyu ister, itikat ister, eğitim ister, inat ister…
Sakın istenilenlerin imkansız ve ulaşılamaz olduklarını düşünmeyin. Emin olun inatla bu cahilliği ve sevgisizliği yeneriz. Eskisinden de iyi ve mutlu birer hayatımız olabilir. İmkansız diye birşey yoktur, başarıya yeteri kadar inanmayanlar vardır. Ancak, başarı için gerek şart nedir? Toplumun yekpare şekilde harekete geçmesi ve az önce sıraladığım değerlerden taviz vermeden, keçi inadıyla sürdürülmesi.
Thomas Edison 1878-1880 arasında verimli akkor lamba geliştirmek için en az üç-bin farklı teori üzerinde usanmadan, vazgeçmeden çalışmıştır. Üç bin; saymak bile bir gün alır sanırım? Sonuçta halısaha yönetimi ile anlaşıp üç bin maç yapacağım deseniz; üçbininci maçınızda sizi sahadan omuzlarda jübile yapan bir futbolcu edasıyla çıkartırlar. Kaldı ki bilimsel çalışma…
Hayatın içinde hata yapanlar ve bu hatasını kabul etmek zorunda bırakılanlar Hıtman’e dönüşüyor. Akşam haber bültenlerinde izliyoruz, herkes Hitman! Hani şu suikastçi kel adam var ya, ensede barkod ile dolaşıyor. Herkezi öldürüyor, kimse onu öldüremiyor. Karşısında uzun namlulu tüfekler dahi olsa, Hitman elindeki gümüş renkli tabancalarıyla bütün düşmanlarını yok ediyor. Koyu takım elbisesinin içinde beyaz gömlek ve kırmızı kravatı, değişmez kostümü. Prodüksüyon kostümleri toplu almış olmalı? Bu on dakika süren macera; şanlıysa yaralama, değilse cinayet ile sonuçlanıyor. Sen mezara ben kodese. Dilimize pelesenk olan yeni bir tabir var: “Adli kontrol ile şartlı tahliye.” Adam eski karısını kesmiş, ama kadın ölmemiş. Salın adamı yarım kalan işini bitirsin. Neden böyle oluyor, ruhlar bomboş çünkü.
İnsanların ümitleri yok! Gelecek karanlık diye başlık boşuna değil!
Doya doya eskitiyoruz. Sevgiyi, saygıyı ve tüm değerleri sarf edilen emeğe acımadan eskitiyoruz. Dış güzellik olayı hayatımızın referansı olmuş! Güzel görünmek için berber ve güzellik merkezlerine çuval ile parayı verirken, içimizi-ruhumuzu güzelleştirmek için hiçbir gayrete niyet almıyoruz.
“İnsan içini nasıl güzelleştirir?” Karakterimize vicdan ve merhamet ekleyerek başlayabiliriz mesela. Etrafımıza karşı daha ilgili olabiliriz mesela, iki aracın sığacağı yerin tam ortasına “Aman başkası arabasını park ederken benim aracıma sürtmesin, gitsin başka yere park etsin.” Düşüncesini terk edebiliriz mesela. Sokak hayvanları için bir tas su bırakabiliriz mesela. Hata yapınca özür dilemekten korkmamak o kadar büyük erdem ki! Bu erdem sahibi olanlar akşam ana haber bülteninde kimleri izliyor, erdem sahibi olmayanları. Ayrıca yapılan hatayı yumuşatarak anlatmak ayrı bir sanat. İletişim sanatı, karşımızdakine ulaşabilme mahareti…
İstediğinin olmaması herkezin suçuymuş gibi davranamazsın! Ruhuna yatırım yapmazsan, o daracık bakış açınla gözüp kapanana dek geçen ömrün bir çırpıda biter! Açık açık yazıyorum, ruh gıdası eksik olanlar saldırıya geçiyor. Tartışamayanlar, tartıştığında olayı anlatacak kelime birikimi olmayanlar; hücuuum!
Ey ahali yatırım yapılacak; denilse toplumdan yükselen sesleri duyabiliyorum. “Borsadaki şu kağıt fırlayacak, konut fiyatları patlayacak, arsalar arsa olalı hiç böyle artmadı, pirim yapacak araç mı alsak?” peki ya ruhuna yatırım yapan var mı? Ben biliyorum ki, birçok koca koca profesör hayatı boyunca herhangi bir romanın kapağını açmamıştır. Dünyanın makalesini, tezini okur da bir tane kitap okumaz. Neden, o okuduğu makale ve tezlerden alıntı yapıp kendi makalesini yazıp para kazanacak. Bir araba, bir ev daha… Hani dostlar ruhuna yatırım yapan var mı? Olmalı dostlar olmalı, bakın bu gidişatın sonu karanlık!
Size altın değerinde bir soru sorayım. Yaşanan bireysel zenginlik ne zaman mutlu eder insanı? Hiçbir zaman! Bu rüyadan ya erkenden uyanacağız ve bir olacağız ya da karanlık bizi bekliyor a dostlar. Bu satırlar kanaatkar Anadolu insanının kulağına küpe olsun. Bizim asıl saadetimiz, birbirimizi hor görmekten vazgeçip, birbirimizi fark edince başlar…
Bugün çayları eşe dosta ikram edelim mi?