Kızıl Elma nedir? “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar Türklerin hakimiyeti altında olması idealidir. Aynı zamanda Allah’ın isminin duymayanlara duyurulacağı mekan, islamın tebliğ edileceği zemindir. Adap edilecek yurt iman edilecek topraktır. Aleme nizam verme gayretinde olan bu kadim milletin asil ismidir.”
Çocuk oyuncağı değil, küçük bir grubu etkileyecek ideolojik çizgi filmlere konu olan bir hikaye de değil; kitleleri ve hatta Dünyayı etkileyecek nükleer etkisinde olan, girdiği her denklemde çarpan etkisi yaratan Türklerden bahsediyorum. Türlü türlü yalanlar etrafında ipleri elinizde olduğunu düşündüğünüz kuklalar ile bu işi kıvıracağınızı düşünün bakalım.
Dahi Padişah Abdülhamit’in söylediği gibi “Bizim en büyük mesuliyetimiz Alem’e nizam vermektir.” Türk’ün yıldızı İslamın hilaliyle buluştuğunda belledik bu mefkuriyeyi. Kimileri Kızıl Elmayı; bir mevzi, bir cephe, bir şehir hatta bir dağ sanır. Oysa ki, Alemin tertip düzen içinde olması demektir. Kimin yarası varsa onu sarıp sarmalamaktır. Türk’e & İslam’a dert verenin başını vurup, derdini başından almaktır.
Terör örgütünün kim ya da ne olduğunu, hangi gelişmiş ülkelerin amaçları için kurulduğunu artık bilmeyen var mı? Pençe-Kilit Operasyonunda 12 Aslanımızı şehit verdik. Terör adı altında malum ülkelerin uşakları; ağa babalarının yüksek teknoloji ile işaret ettiğine deynek sallamayı sürdürüyor. Sonunda şehit kanımız hiç yerde kalmadı, kalmayacak. Kaçını parçaladık ya da gömdük inanın sayısını bilmiyorum. Hatta sıcağı sıcağına Kamışlı Bölgesinde toplantı yapmak istediler. Siha’larımız toplantının etrafındaki hedefleri vurunca dağıldılar. Bunu üç kez deneyen zavallılar, üçünde de dağılmak zorunda kaldılar. Öğretene kadar vurmak zorunda kalıyorsun. Demek ki geç kavrıyorlar? Burayı unutmayın, çayları tazeleyin buraya geri geleceğim.
İşıd ismiyle canavarlaştırdığı İslamla alakası olmayan örgüt, nedense güney sınırımızdaki Suriye ve Irak’taki bütün sınıra konuçlandı. Hani “terör koridoru” dediğimiz olay! Eski adı PKK yeni adı PYD olan örgüt sözüm ona İşıd ile savaşarak kahraman ilan edilmek istendi. Böylece hem İslamifobiyi körükledi hemde kendi kurduğu yeni ismiyle PYD olan örgüte legal bir kimlik vermiş oldu. Ayrıca bizi de dünyaya Afkanistan gibi tanıtmış oldu. Komik değil mi? Sakın gülmeyin dostlar; Avrupa ve ABD’de yaşayan halkın büyük kısmı bu öyküye inanmış halde. Temize çıkan terör örgütüne böylece silah ve finansal destek başladı. Hatta bu silahı ABD, kendi halkından gizleyerek gönderdi. “PYD terör örgütü değildir. Işid ile savaşan savaşçılardır.” Gibi açıklamalarla olayı dikmiş oldular. Ancak, bir oldu bittiye getirdikleri bu plan bizim güney sınırımızda yaşanacak biz de her anlatılana inanarak bekleyeceğiz? Bunu gören Türk Devleti bu koridoru yardı ve planı bozdu. Bu yüzden terör örgütleri öyle bir hale geldi ki, işvereni tarafından sevilmeyen, başarısız birçare hale geriledi. Meğer bizim güneye inmemiz gerekiyormuş zaten! Güneydekilerin işi uzun ve hastalıklı düşünceleri için zamana gereksinimleri varmış. Gazze’deki sivil nüfusu yok etmek için gayreti çokmuş. Şimdi; 70’li - 80’li yıllarda kaçırılan uçaklarda korsanlara ilk sorulan uçaktaki Yahudilerin kaçıncı dereceden olduğudur. Duruma göre, birinci derece ise pazarlık, değilse askeri operasyon kartını kullanıyorlardı. Her plan o özel ırkın yaşaması için planlıydı. Geride yaşayanların değeri yoktu!
Bir askeri çatışmadan önce uygulanacak stratejiler de hesaplar yapılır. Karar vericiler öncelik sırasına göre belirleme yapar. Hatta özel yetiştirilen asker ve polislerin eğitiminde bu öğretilir ve uygulanır. Örgütün önceliğinin insan olmadığı, hapları içirip intihar bombacısı yaptığı teröristlerden belli sanırım. Ancak bizim her şehidimiz kıymetli, çünkü bizim insanımız kıymetli. Çünkü bizde ne olursa olsun insan kıymetli! Gerisinin değeri yok!
Türk’e & İslam’a dert verenin başını vurup, derdini başından almaktır. İnanın savaşmayı istemiyoruz. Lakin, çaresiz kalırsan vura vura öğretirsin. Hem kendimiz hem de düşmanımızın hayrınadır bu durum. Çünkü bizimle düşman olmak bile ayrıcalıktır. Dedikten sonra çuvaldızı kendimize batıralım! Bireysel olarak ne kadar doğru ve disiplinli yaşıyoruz. Lütfen; anlamak, farkına varmak için önce Antep’e sonra Kayseri ve en sonunda Ankara’ya MAK-83’lerin düşmesi mi gerek?
Yıllar önce yazarın bir yazmış; “Savaş her yerde.” Sevgili okurum, savaş önce irademizden başlıyor. Kalın sağlıcakla.