Mustafa Kutlu, 6 Mart 1947’de Erzincan’un Ilıç ilçesine bağlı Kuruçay nahiyesinde doğar
Mustafa Kutlu, İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Erzincan’da okur.
Mustafa Kutlu Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 1964’te kaydolur. Burada yeni ve değişik bir dünya ile karşılaşır. Orhan Okay, Kaya Bilgegil, Niyazi Akı, Selahattin Olcay gibi hocalarla tanışır.
Mustafa Kutlu bir gün Orhan Okay Hoca’nın odasında Hareket Dergisi’nin sahibi Ezel Erverdi ile karşılaşır. Bu karşılaşma hayatında bir dönüm noktası olur. Çünkü Ezel Erverdi desensiz mesensiz diye eleştirdiği Kutlu’dan desen göndermesini ister. Gönderdiği ilk desenler Hareket’in 28. sayısının kapağını süsler. Sonra bu dergide hikâyeleri de yayımlanmaya başlar. İlk hikâyesi 29 Mayıs 1968’de yayımlanan “O…”dur, hikâye ile birlikte biri kapakta olmak üzere 6-7 deseni çıkar.
Mustafa Kutlu, 1968 yılında İstanbul’da çıkan Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi’nde yayımladığı hikâyelerle yayın dünyasına girdi. Adımlar (Erzurum, 1970-72), Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı.
Mustafa Kutlu’nun Kapıları Açmak isimli senaryosunun Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın açtığı yarışmada ikincilik derecesi vardır.
Mustafa Kutlu derginin yanı sıra Kutlu, hâlen Dergâh Yayınevi’nin yönetimini de sürdürmektedir.
2012 yılında Osman Sınav’ın yönetmenliğinde ve Kenan İmirzalıoğlu’nun başrol olarak oynadığı “Uzun Hikâye” isimli eseri beyaz perdeye aktarılmıştır.
- Üstad ne yapmamızı tavsiye edersiniz bu soruyla başlayalım?
Otur, çiçeklere ağaçlara baka baka kahveni yudumla, dünya derdini unut..
- Biz çocuklara ne yapıyoruz?
- Bu ana baba sevgisi görmemiş yetim çocuk bu kadar merhameti nasıl biriktirmiş içinde? Her doğan çocuk dünyaya tertemiz geliyor. Onu biz kirletiyoruz. Hırs ile, vahşetle, mal-mülk derdi ile.
- Nasıl bir seçimle karşı karşıyayız?
- Bulunduğun ortamı kahrederek ya da söylenerek mi yaşayacaksın; taşların, betonların arasından boynunu güneşe uzatmayı başaran çiçeğin azmiyle mi yaşayacaksın? Seçim senin.
- Bu şehirde neler oluyor?
- Bu şehir ağır ağır ruhunu kaybediyor.
- Neyi kaybetmeyeceğiz?
- Umudu kaybetmeyeceksin arkadaş. Kaybettin işin bitti.
- Gözler en çok ne yapar?
- Gözler, en çok gözler.
- Darbe ne yapar?
- Kalbini acıtan her darbe, aklını olgunlaştırır.
- Son durak nedir?
- Son durak dindir.
- Memlekette ne var ne yok?
- Memlekette ne fikir var ne de fikir adamı.
- Allah neyi vermiyor?
- Kurban olduğum Allah kimsenin nasibini kimseye vermiyor.
- Hayat nasıl tatlı olur?
- Hülyası olmayınca hayatın ne tadı var..
- Bir işin olmazını ne zaman göremeyiz?
- Gönlünüz bir kere bir işe yatarsa, o işin olmazını göremezsiniz.
- Bizde iyilere ne olur?
- Bizde iyiler ölmez. Evliya olup aramızda yaşarlar. Nitekim görüyorsunuz işte. ”
- Alnımıza ne yazılmış?
- Alnımıza ya tahammül ya sefer yazılmış. Bize sefer düştü.
- Nasıl olacak halimiz?
- Her şey iyi olacak, merak etme
- Her iş tekdüze midir?
- Her işin yazı var, kışı var.
- Bir şehri tanımak için ne yapmalıyız?
- Bir şehri tanımak istersen yaya dolaşacaksın,
- Fakir çocukların ilk hedefi nedir?
- Fakir çocukların ilk hedefi kısa yoldan bir mektep bitirip işe girmek, ailesinin geçimine yardımcı olmak.
- Atasözü ne diyor?
- Âlet işler el öğünür Talih işler kul öğünür
- Zaruretler insana ne yaptırır?
- Zaruretler insana istemediği şeyleri de yaptırıyor
- Sanatın bize nasıl bir yardımı olur?
- Eğer inanıyorsak sanat hakikate giden yolda bize yardımcı olur. Kalbimizi açar, bizi merhamet ve şefkat sahibi kılar, Kainatın kitabını, yani temaşayı öğretir. Güzelliğin farkına varırız.
- Türbelerle ilgili ne söylersiniz?
- Müslüman! Türbeleri ziyaret edin. Onlar size ölümü, ahireti hatırlatır. Ama asla onlardan yardım ve şefaat istemeyin. Yardım ancak Allah'tan istenir.
- Hayat nasıl güzel?
- Hayat kitapla güzel
- Asalet neden ibarettir?
- Asalet ahlâktan ibarettir.
- Umut nedir?
- Umut kalbimizde bir kuştur, sürekli öter.
- Unutmak nimet midir?
- Unutmak olmazsa insanoğlu nasıl yaşardı bunca acı ortasında."
- Kim bulur?
- Eden bulur demişler.
- Müslümanların mal konusunda yaklaşımı nasıl olmalıdır?
- Müslümanların ölçüsü “azla yetinmek, kanaat sahibi olmak ve şükretmektir.” Fazlasının ne zararı var diyenlere cevabım şudur: Fazlasının zararı yok faydası vardır. İnşallah muhtaçlara dağıtırsınız.
- Neyi unutmayalım?
- Unutmayın hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
- Kitap konusunda marifet nedir?
- Çok kitap sahibi olmak marifet değil, kıymetli bir kütüphane kurmak önemlidir.
- Kitap aşkı olan evlense ne olur?
- Kitap aşkı başka sevda kaldırmaz... Kitapsever mücerret bêkar kalmalıdır.
- Sevemediğiniz var mı?
- Bizim sevmediğimiz kimse yoktur. Belki gönlümüze biraz serin gelenler vardır.
- Dünyada insanların durumu nasıl?
- Dünyada iyiler azalıyor, kendine iyi bak.
- Parkta kitap okuyan bir kadın görmek nasıl bir duygu?
- Kitabını okuyor.. İşte gerçek bir sebep daha. Kitap okuyan bir kadın. Öğretmen olsa bile... Burada, bu parkta, bunca zamandır... İçinizde hiç kitap okuyan bir kadın gören oldu mu?.."
- Türkler gücünü nereden alıyor?
- Türkler ne zaman bir hayatî hamle yapmaya kalksa gerekli gücü dinden almıştır. Din Türk’ün muharrik gücüdür…. Modernleşme kolay bir şey değil. Türkiye bu yolda mesafe almak için yine göğsündeki imana güveniyor. Dindarlaşma bu yüzden.
- Umut bizim neyimiz?
- Umudu kesmemek lazım. Umut bizim ekmeğimiz."
- Kitapların da mı bir kaderi var?
- Kitapların da bir kaderi vardır.
- Oyuna giren ne yapar?
- Ee, oyuna giren kol sallar, zafer biraz da hasar ister.
- Sözüm yankısı önemli midir?
- Söz muhatabına ulaştı mı yankısını bulmalıdır. Yankısı gelmeyen sözün kıymet-i harbiyesi yoktur.,
- Bize ne oldu?
- Önce zihnimiz kirlendi, sonra kendimizden şüpheye düştük, ardından inançlarımızı sorgulamaya başladık. Bu geleneği ve ahlakı yaraladı. Artık ortada bir “ güven bunalımı ” vardı.
- Ahlakın çökmesinin emaresi nedir?
- Yürekli adamlar azalıyor. Demek ki ahlak çöküyor.
- Güzel bir gün nasıl olur?
- Güzel bir gündü. Güzel bir gün nasıl olur? Ya hava ile, ya para ile.
- Mevsimler neler anlatır insanlara?
- Mevsimler neler anlatır insanlara? Dünyanın ne menem bir şey olduğunu anlatır. Başlangıcı ve sonu fısıldar.
- Dünyada durum nasıldır?
- Günler hep böyle geçecek, güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. İnsanoğlu aldanıştadır. Güneş batar, yağmur kesilir, kuşlar yuvalarına çekilir. Hiç ummadığın anda bir dalga gelip kayığı devirir.
- Yoksulun durumundan bahseder misiniz?
- Yoksulun evi uzaktadır, kimseler görmez. Yoksulun sesi kısılmıştır kimseler duymaz. Yoksulun yüzü soğuktur kimseler bakmaz; bakan olsa da başını çevirip gider.
- Önce hangisi gerek?
- Önce yoldaş, sonra yol."
- İyi insan olmamız biz kurtarır mı?
- Güzel ama bu "iyi insan" olma seni kurtarmıyor. Hesap günü ibadetlerin, helal ve haramın hesabını vereceksin.
- Görüntü gerçeği yansıtır mı?
- Hiç kimse dışarıdan görüldüğü gibi değildir ve bir insanı tanımak yıllar alır."
- Kitap okuyanda nasıl bir değişim meydana getirir?
- Kitapla haşır-neşir olan kişide bir ruh yüceliği, bir ahlâk inkişafı, bir metafizik derinlik, bir aksiyon hamlesi hissedilir. Edebiyat bunu yapar..
- İnsanı ne değiştirir?
- Ama solunan hava, yüzülen su, oturup kalktığın insan, yürüdüğün yol seni değiştirir."
- Hayata geçirmediğim bir fikrim var ne dersiniz?
- Uygulamaya konulmamış fikri ne yapayım ben.
- Her derdin ilacı nedir?
- Her derdin ilacı; bir tatlı tebessüm, iki güzel söz.
- Ne yapmak lazım?
- Acıya sabretmek, nimete şükretmek lazımdır.
- Kaderle ilgili ne dersiniz?
- kaderin yayı kurulu durur, vakti gelince boşalır.."
- Köyün yaşlıları ne derdi?
- Köyün yaşlıları öyle derdi, semada herkesin bir yıldızı varmış, adam ölünce yıldızı kayarmış..
- Hayat dediğin nedir ki?
- Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep öyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.
- Vatan nedir?
- Vatan kuş uçmaz kervan geçmez köylerde dil bilmez çocuklara öğretmenliktir., Vatanı şairler şiire, bestekârlar musikiye, âlimler yazıya, ressamlar resme, fotoğrafçılar fotoğrafa nakşetmek ister. Vatan bunlara sığmaz. Vatan ancak vatan için atan bir kalbe sığar.
- Nasıl bulunur?
- Aramakla bulunmaz...Ama bulanlar ancak arayanlardır.
- Ne oluyor?
- Bazı şeyler hayatımızdan sessizce çıkıp gidiyor. Nasıl da kolayca razı oluyoruz.
- İnsanı tanımak zor mudur?
- Zor iştir efendim. Bir insanı tanımak, zor iştir. Tanıyıp onu anlamak daha da zordur.
- Kim kimin dilinden anlıyor?
- Rüzgar bulutun, bulut yağmurun, yağmur suyun, su toprağın dilinden anlıyor
- İyi adamlar tükendi mi?
- Dünyada iyi adamın hiçbir vakit kökü kesilmez.
- Dünyada durumlar nasıl?
- Dünyada ne adamlar var, yüzü insan içi odun.
- Ne yapayım?
- Günün ve gecenin muhasebesini yap..
- Ne yapmak lazım?
- İnsan emanetini yüklenmiş ve dünyaya mesûl olarak gelmiştir. Mesûliyet ahlâkını kuşanmak lazım.”
- Ne zordur?
- Yeter ki insan kaybolmasın, insan bozulmasın. Eşyayı etrafı yenilersin; düzeltirsin ama bozulan insanı düzeltmek zordur, kim bilir kaç nesil alır.?
- O zaman ne yapalım?
- Aç görsen doyur, çıplak görsen giydir
- Bir insanı ne kadar sürede tanıyabilirim?
- Bir insanı kırk yıl tanımış olsan bile tam tanıyamazsın.
- Sonra ne olur?
- Sonra kış geçer. Kırlangıç yuva yapar. Ve bir erik ağacı baştan ayağa çiçek açar
- Yeryüzü nedir?
- Yeryüzü devasa bir tiyatro sahnesidir, herkes rolünü ezberlemeli..
- Kitap delisi de olur mu?
- Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar.
- Hayat nedir?
- Hayat budur. Hayatı şartlarla ölçmek, kıyaslarla değerlendirmek, başkalarının yaşantısına bakarak-özenerek kabul etmek, öyle olmaya çalışmak ne kadar beyhude.
- Akraba akrabaya eziyet eder mi?
- Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini.
- Sizi ne üzer?
- Akmayan bir çeşme kadar insanı ne hüzünlendirebilir.Çocuksuz bir taze gelin. Çiçeksiz bir dal. Meyvesiz bir agaç.Ötmeyen bir kuş.Konuşmayan , koşmayan oynamayan bir çocuk....
- İnsan yükü neye benzer?
- İnsan yükü,tuz yükü. Sırtlayıp yola düşersin, her metrede ağırlaşır, nihayet çekilmez olur.
- Gönül nedir?
- Gönül içimizde fenalığın bulaşmadığı tek yerdir. Vicdanımız odur veya onun kumandası altındadır. Kötü ihtirasın zerresi ona ulaşmaz, aldatmak nedir bilmez, şehveti hiç tanımamıştır. İblisin tohumu onun toprağında asla kök tutmaz. Gönül içimizdeki meleğin adıdır ve Yunus’un deyimiyle gönül Çalab’ın tahtıdır…
- Son olarak okurlarımıza gülle ilgili neler söylersiniz?
- Gülün ömrü de kısadır. Bu ömrü kısa gül, herhalde koklanınca gül kokusu duyulan güldür.
Malum, ömrü uzun ama koklanınca gül kokusu duyulmayan güller de var.
- Bu güzel muhayyel söyleşi için teşekkür ederim
- Not: Bu muhayyel söyleşi yazarın cümlelerine sorular üretilerek gerçekleştirilmiştir.