- 19 Mart 1965 tarihinde İnegöl'de doğdu.
1987 yılında Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.
TRT'de aralıklı olarak Mimar Sinan, Yayla Yollarında, Yunus Emre ve Kırk Ambar, Havuçlu Pilav, Zamanın Seyyahları, Çek Bir Film gibi yapımlarda çeşitli görevler aldı, senaryo ve metin yazarlığı yaptı. Panel ve İzlenim dergilerinde çalıştı. Birçok farklı dergide çocuklara hikayeler ve denemeler yayınladı.
İlk çıktığı yıllarda Yeni Şafak gazetesinde Tersköşe'yi yazdı. Bir süre Medyakronik isimli internet sitesinde TV eleştirileri kaleme aldı. Ardından Hakan Albayrak ve Levent Gültekin ile birlikte Gerçek Hayat dergisini çıkardı.
Hiçbişey, Altmışikiden Tavşan, Günlerin Gölgeleri, Ruh Yordamı, Kim Duma Dum Kime, Serçe Parmağı isimli kitapları kaleme alan yazar halen Yeni Şafak'ta yazılarına devam ediyor.
- Zulüm nerede?
- İnsan neredeyse zulüm orada bugün.
- Görmek gözün eylemi mi?
- Görmek her şeyden önce kalbin işi...Kim aşikar bir kötülüğü görmüyorsa, körlüğü kalbinde aramalı.
- Nereye aidiz?
- Ne yaşadığımız yere aidiz, ne içimize gurbet acıları bırakan başka bir yere... Her gün olduğumuz yerdeyiz hep ama sanki yine de kaybolmuşuz.
- Yaşadığımız nereden belli?
- İnsanız, belli ki yaşıyoruz, çünkü acıyor canımız.
- Fotoğrafçılar bizi neye zorlarlar?
- Ve fotoğrafçılar, hep altından kalkamadığımız o ağır görevi yüklerler omuzlarımıza: Gülümseyin!..
- Zulümle ilgili sorularınız var onları paylaşır mısınız?
- Zulüm sadece topla ,tüfekle mi ? Sadece copla ,dipçikle mi ? Zulüm sadece hiddet ve şiddetle mi ? Zulmün saman altından su yürüteni yok mu ? Cürmünü sinsice işleyeni yok mu ? Derinden çok derinden gideni yok mu ? Zulüm hep başka yerde! Peki burada olanı yok mu?
- Zulüm çeşitleri nelerdir?
- Günleri yoksullaştırmak zulüm! Kalpleri yoksullaştırmak zulüm! Hayatı renksizleştirmek zulüm! Canları cansızlaştırmak zulüm!
- Neler yapılamaz?
- Hangi kırılmış kalp tamir edilebilir, hangi parçalanmış umut alçıya alınabilir, hangi yırtılmış hayal yeniden ruhlara dikilebilir. Ve hangi kırılmış söz, yeni baştan bir sese kavuşturulabilir...
- Ne hissediyorsunuz?
- Kırıldığımı hissediyorum, bir ucumdan diğer ucuma kadar...
- Aslolan nedir?
- Aslolan samimiyettir, ama yazık ki bu zamanda en kıt şey de o!
- İnsan ne kadar yaşar?
- İnsan ancak nasibi kadar yaşıyor. Her şeyin bir zamanı ve o zamanın da bir hikmeti var. Hayatın her ayrıntısını sevmek için ne bulunmaz, ne asude bir gün!
- Değişiyor muyuz?
- Zamanla değişmeyen ne kadar az şey kaldı hayatımızda. Her geçen gün daha fazla sağırlaşıyoruz öncesine,sonrasına, şimdisine ve nasılına hayatın.
- Dünya nasıl ısınır?
- Dünyadaki her şey sevgiyle ısınır ancak bayım.
- Kalbimiz nasıl bedenlerimiz nasıl?
- Sanki kalbimiz uçmaktan başka bir şey düşünmeyen bir kuş... Ve bedenlerimiz, kapısı bütün uçma ihtimallerine kapalı bir demir kafes...
- Her şey kötüye mi gidiyor?
- Küçük de olsa güzellikler, insanın içini açacak fevkaladelikler de yok mu peki hayatta?
- Sözcükler önemli midir?
- Şimdilerde sözcüklerin ne kadar önemli olduğunun idrakinde olan çok insan kalmadı. Çok önemlidir sözcükler oysa. Sadece söylenenler değil, söylenemeyenler de... Belki söylenemeyenler daha da önemlidir. Çünkü söylenmedikleri halde unutulmazlar hiç. Önemli olmasalar hangi hafıza saklayabilir onları ömür boyu?
- İnsanlara ne olur?
- İnsanlar tükenir kelebeğim. Sararmış çınar yaprakları gibi dökülürler ağaçlardan tek tek. İnsanlar koca adamlar gibi konuşan küçük çocuklardır aslında. Gözlerine okyanus doldururlar. Ceplerine gökyüzü. İnsanlar kafalarındaki kurtlar tarafından sinsice kemirilirler kelebeğim. İnsanlar en çok kendi soruları tarafından vurulurlar..
- İnsan ne zanneder?
- Her insan, kendi yaşının bilgesi sanır kendini.
- Yüreğin ne durumda?
- Bazen dünyayı içine sığdıracak kadar genişliyor yüreğim , bazen kendi çarpıntılarına bile dar geliyor . bazen küçücük bir gülüş bile yetiyor içimi ısıtmaya , bazen göklere yükselen kahkahalar bile yetmiyor yüzümü güldürmeye . bazen inanılmaz derecede uçarı , bazen iflah olmaz biçimde kanadı kırık oluyorum .
- İnsanlar hakkında ne dersiniz?
- İnsanları bilmiyorum .
güvenli olduklarını bildiğim an sırtımdan vuruyorlar .
artık hiç kimseye inanmayacağımı düşündüğümde bir sıcak yürek gelip buluyor beni .
çoğu zaman kim oldukları belli değil
çoğu zaman sandığımdan daha fazla yaşıyorlar bende .
her zaman içlerindeyim ; ama insanları bilemiyorum .
- Yalnızlık hakkında ne dersiniz?
Yalnızlığı bilmiyorum
dünyanın ezici kalabalığı mı yalnız bırakır insanı , uçsuz bucaksız kıpırtısızlığı mı ?
geçici bir hava boşluğu mudur hayatın içinde , yoksa her yeri kaplayan müebbet bir titreme mi ?
kendimizin mi sorgusudur
başkalarının mı mahkemesi ?
seslerin kaybolup gidişlerini görüyorum
ama yalnızlığı bilmiyorum ..
- Fesleğen kokusunu sever misiniz?
- Ellerinizi fesleğen saksılarında dolaştırın böyle sıcak günlerde. Sıcağa iyi gelir fesleğen kokusu.. Yeşil, serin ve cömert bir koku yayılır kıpırtısız havaya..
- Aşk nedir?
- Aşk çift kişilik bir yalnızlıktır.. Hayat ölüme ulanmış tiz bir çığlık.. Ölüm ışığı kemiren kör bir karanlık.. Sen her yeri kaplayan ince bir serap.. Ben küçülüp azalan bir kum tanesi..
- Biz neyi ihmal ettik?
- Belli ki büyürken farkında olmadan bir kıyıda unuttuk çocukluğumuzu ve çocuklarımızın çocukluğunu.. Neye yaradığı bilinmez meşguliyetler ve hiç bitmeyen mecburiyetlerimizle yaşantımızın dışında bıraktık onları..
- İnsan sürü müdür?
- Sürü kavramı insanlar için icat edilmemiştir. İnsanlar güdülmez, güdülenmez. İnsanları değnekcilerle, çobanlarla yönetemezsiniz. Oradan oraya şuursuzca yöneltemez, sürükleyemezsiniz. Eğer böyle değilse vaziyet, eğer yutmaya başlamışsa akıntılar herkesi, o zaman insanı aramak gerecektir yeniden..
- Bir ayrıcalığınız var mı?
- Ben bir müslümanım. Yaşadığım "zaman"da, bunun bir "ayrıcalık" olduğunu biliyorum.
- Burası neresi?
- Duracağımız Yer
- Peki başkalarını hiç eleştirmeyecek miyiz, yanlışlarını söylemeyecek miyiz, hatalarına işaret etmeyecek miyiz?
- Evet, elbette yapacağız ama insan gibi, Müslüman gibi... Önce kendimize bakarak, kendi kusurlarımızla yüzleşerek... Sonra kendimizi hakkın, hakikatin, hukukun ve hakkaniyetin tek sahibi olarak görmekten ve Allah'ın kullarına en ufak bir haksızlık ve yanlışlık yapmaktan Allah'a sığınarak...
- Ahiret’te neler olabilir?
- Bu dünya gelir geçer, mahşer meydanında yapayalnız ve çaresiz kalırız. Üstümüzde ağırlaştıkça ağırlaşan kul haklarıyla... Bakarsınız bir tek içten iman cümlesi bir kulun deryalar kadar büyük günahlarını siler ve bakarsınız üzerimizdeki bir tek kul hakkı Cennet'le aramızı açar.
- İnsanları ne yapmayalım?
- Demem o ki; Allah'ın hiçbir kulunu yargılamayalım, harcamayalım, üstünü çizmeyelim, aşağılamayalım, mahkum etmeyelim. Varsa söylenmesi gereken bir hatası dostça yüzüne söyleyelim. İncitmeden, utandırmadan, rahatsız etmeden... İmalarla laf geçirmeyelim, arkasından çekiştirmeyelim, alay etmeyelim, lafını oraya buraya taşımayalım, kimseyi ortaya alıp pataklamayalım, kimseyi orasından burasından çekiştirmeyelim.
- Ne yapmalıyız?
- Hakikatin sahibi biz değiliz, bizler sadece kuluz ve aciziz. Yanılır ve yanıltırız. O sebeple ki çok düşünüp az söylemeliyiz. Bizler Allah'ın dediği gibi kardeş olmalı, birbirimizi gerçekten sevmeliyiz. Sevmek kolay değil, gayret ister, emek ister. Her hatayı görmeyen, her ayıbı dillendirmeyen, bir yanlışı farkettiğinde doğrusu için dua eden, iyilik dileyen ama asla kendi sınırlı yargılarının peşinden gitmeyen, aslını bilmediği, derinliğine vakıf olmadığı hiçbir meselede ahkam kesmeyen kimseler olmalıyız.
- Nasıl olmalıyız?
- Gerçekten iki Müslüman gibi, iki kardeş gibi, iki dost gibi davranmalıyız birbirimize, yani sevmeliyiz birbirimizi. Hatalıyken de sevmeliyiz, acizken de, zayıfken de, günahkarken de, birbirimizin yanında duramadığımızda da, karşı karşıya olduğumuzda da sevebilmeliyiz. Saçmalarken de, dağıtmışken de, frenleri patlatmışken de sevecek bir şeyler bulabilmeliyiz birbirimizde. Değil mi ki inanmışız aynı Allah'a, aynı peygambere, aynı kitaba, aynı mahşere, bir muhabbet bulunmalı içimizde birbirimize doğru.
- Muttakiler ne yapmazlar?
- Kulların Allah'ın üstün kıldıkları dışında birbirlerine üstünlükleri yoktur. Üstünlük ancak takva iledir ve muttakiler birbirlerini harcayarak zengin olmaya çalışmazlar.
- Kendim olmak istersem beni neler bekliyor?
- Ayakta kalmak bir dert.. Kendin gibi olmak bir dert.. İçinde bir dünya taşımak bir dert.. Herkes gibi olmaya, sırayı bozmamaya, farkının peşine düşmemeye razıysan mesele yok.. Ama değilsen işin zor.. Endişelerine sahip çıkmak, hassasiyetlerini canlı tutmak, kendi zevklerini geliştirmek istiyorsan zor bir hayat bekliyor seni..
- Dünyanın sevimsizliği ile ilgili güzel bir diyaloğunuz var paylaşır mısınız?
- Hey baksana!
- Evet !
- Dünya ne sevimsiz değil mi ?
- Yoo! Ben bir kaç Sevim tanıyorum, iyi kızlardır hepsi..
- Ölümle ilgili güzel bir diyaloğunuz var paylaşır mısınız?
- Hey baksana!
- Evet!
- Ölüm yakın mıdır buraya?
- Evet yakındır. Aramızda durur hep.
- Ama ben göremiyorum!
- Göremezsin.
- Neden peki ?
- Çünkü göz uzağı görür. Ölümse yakın!
- Memleketi soranla ilgili güzel bir diyaloğunuz var paylaşır mısınız?
- Nerelisin sen?
- Ölümlü.
- İçinden mi?
- Yok! Dışından.
- İnsanı bilir misin? Oralıdır.
- Ölüm büyüktür. Kimse kimseyi bilmez.
- İnsan insanı bilmez mi hiç!
- Asıl insan insanı bilmez.
- Okulda öğretilen din hakkında ne dersiniz?
- Okulda öğretilen Din hep tedirgin etti kalbimdekini. Bu soğukluğun etkisini uzun zaman kaldıramadım üstümden. Kuralları öğrenmekten daha fazlasının gerekli olduğu fikri hiç bırakmadı yakamı. Ezbere tekrarlamaktansa, bir ömür gönülden aramak gerektiğini anladığım günlere kadar aralıksız yaşadığım çelişkiydi bu..
- Sözlerimiz nasıl olsun?
- Yürekleri de olsun istiyorum ben bütün sözlerin.
- Çevremizde nasıl insanlar var?
- Sevmekten korkan, sevilmekten korkan, sevip de sevilmemekten korkan, velhasıl kalbine kilit üstüne kilit vuran insanlar var.
- Ömrümüz nasıl geçiyor?
- Kalplerimiz kırılabiliyor, umutlarımız kırılabiliyor, hayallerimiz bile kırılabiliyor bizim. Aslında boydan boya kırılma ile geçtiği söylenebilir ömürlerimizin.
- Deliler hakkında neler söylersiniz?
- Kendi kendine konuşanların deli olduğuna inanırsınız! Oysa değildirler! Sadece kendilerini dinleyecek kimse bulamamıştır onlar. Biraz farklıdırlar çünkü, sözleri bozar hayatını rutine bağlamış insanların dengesini. Bu yüzden sağırlaşır herkes onlara. Asıl delilik bu bana kalırsa!
- Anlatarak meseleleri halledebilir miyiz?
- Bu yaşıma geldim anlatmakla biten hiçbir şey görmedim ben.
- Neyi beceremiyoruz?
- Sızılarımızdan cümleler geliştirmeyi, acılardan anlamlar çıkarmayı ve ayrıntılardan hayatlar üretmeyi beceremiyoruz.
- Sözle ilgili ne olmasını istiyorsunuz?
- Yürekleri de olsun istiyorum ben bütün sözlerin.. Dokunacak elleri ve işitecek gerçek birer muhatapları da..
- Kendinize bakınca ne görüyorsunuz?
- Kendime her baktığımda, daha önce görmediğim bir eskilik görüyorum.
- Yanlışların unutulması neye sebep olur?
- Yanlışlarını unutanlar, doğrularını da yitirirler bir zaman sonra.
- Son olarak çevremizde korkan insanlar var. Bunlar neden korkuyorlar?
- İçinden geçirdiklerini söylemekten, içinden geldiği gibi yaşamaktan korkan insanlar var.
- Karşı kaldırıma geçmekten, tanımadığı birine saati sormaktan, söylenmiş ince bir söze cevap vermekten korkan insanlar...
- Bir çocuğun kıvır kıvır saçlarını okşamaktan, bir demet nergisin fiyatını sormaktan korkan insanlar var.
- Korkuyor olmanın kendisinden korkan insanlar var. Korkmaktan, korkularına yakalanmaktan kaçarak hayatını erteleyen, öteleyen, gözlerini hayallerine kapatan insanlar var.
- Sevdiklerinden korkan, sevmediklerinden korkan, kendisiyle baş başa kalmaktan korkan insanlar var.
- Geçmişiyle barışmaktan, bugünüyle yüzleşmekten, geleceğe doğru adım atmaktan ve zamanın seyrine kafa yormaktan korkan insanlar var.
- Korkularını kara bir bez parçası gibi sımsıkı gözlerine bağlayan, bakışlarını kendi elleriyle körelten insanlar var.
- Bildiğinden korkan, bilmediğinden korkan, öğrenmenin yükünü çekmekten korkan insanlar var.
- Evinden dışarı çıkmaktan ya da hiç bir yere çıkamamaktan, tenhada kalmaktan ya da kalabalığa karışmaktan korkanlar var.
- Kanatlarını uçmasız, gözlerini bakmasız, ayaklarını gitmesiz, günlerini geçmesiz ve kalplerini sevmesiz bırakan insanlar var.
- Yaşamaktan, hiç yaşayamamaktan, hiç yaşamadan ölmekten, ölüp hiç hatırlanmamaktan korkan insanlar var.
- Deneyip de yanılmaktan, hiç denememekten, deneyecek bir şey bulamamaktan korkan insanlar var. Hem yağmura yakalanmaktan, hem yağmursuz kalmaktan, hem de yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktan korkanlar var.
- Derinlere dalıp çıkamamaktan, sığ sularda boğulmaktan, çıkacak bir kara parçası bulamamaktan korkanlar var.
- İçinde korkuyla yaşayan, korku içinde yaşayan insanlar var. Korkularının eline esir düşmüş insanlar var.
- Bu zaman korkuların insanlara hükümran olduğu zaman... Bu zaman cesaret kalesinin viran olduğu zaman...
- Bu güzel söyleşi için teşekkür ediyorum.
- Not: Bu muhayyel söyleşi yazarın cümlelerine sorular üretilerek kurgulanmıştır.