Modern çağın başlangıcını her bir bilim dalı kendi içinde farklı ele almaktadır. Fizik bilimi için modern çağ farklı kimya için farklı bir zaman esas alınabilmektedir. Hatta kimi oryantalistler medeniyetin modern çağını Peygamber efendimizle başlatabilmektedir. Bu son kısım sakın yanlış anlaşılmasın. Yanlış anlaşılmaması için de evvela bizler modern kavramını tekrardan tanımlamamız gerekecektir. Aksi taktirde moderniteden kastımız seküler düzen ise bunu bir peygamberle başlatmak akla ziyan olacaktır. Bu nedenle bizler kavramları yeniden ifade etmek suretiyle yeni tanımlamalar yapabiliriz.
Dikkatleri çekmek istediğim husus pozitivizm ile başlayan ve deneyciliğin temel şart olarak kabul edildiği ve günümüze kadar gelen dönem olacaktır. Pozitivizmin yayılmasıyla birlikte bilimsel deneyciliğin revaçta olduğu bir döneme girilmiştir. Deneyler sonucunda bilim kendini geliştirmekte ve keşif üstüne keşif ilan etmektedir. Ancak burada bilimsel verilerin öncelendiği bir zümre de ortaya çıkmıştır ve bunlar bilimcilik yapmayı tercih etmekteydiler. Bunlara göre bilimin verileri dışında bir hakikat yoktur. Bir de bilimi bilim olması bakımından ilgilenenler vardır ki bunlar körü körüne bağlanmayı uygun görmemişlerdir. Bir de dini kabullere sahip olup toplumun büyük bir kısmını oluşturan bireyler vardır.
Bilimin ön planda olmasıyla birlikte dini kabullerin de bu minval üzere değişimini gerekli gören bilimci ve pozitivist anlayışlı insanlar olmuştur. Kendileri, dini olguların da deneye tabi tutulması gerektiğini ifade ederek insanın fizikötesindeki inancını laboratuvar masasına indirgemeye çalışmışlardır. Ancak bu insanlar her ne kadar fikir sahibi olsalar da dine karşı olan olumsuz tutumları kendilerinin abesle iştigaline neden olmuştur. Oysa art niyetli olmamış olsalardı deneyi inanç düzeyindeki olgular için talep etmezlerdi. Ama ne yazık ki bu tehlike yalnızca İslamiyet için değil bütün ilahi kaynaklı dinler için tehlike arz etmiştir. Batı dünyası dinden taviz vererek yahut bilimi önceleyerek bu işin içinden sıyrılmaya çalışmıştır. Seküler düzen, insan merkezli kanunları icra ederek toplumun mistik tarafını körleştirmiştir. Dini ritüelleri belli başlı mekanlara hapsederek kanun koyucu otoriteyi insanla sınırlandırmıştır. Buradaki amaç insanlık dinini oluşturmak. Çelişki büyük, zira fizikötesi kanunları reddederek insana özgürlük tanımaya çalışanlar belli bir süre sonra kendilerine ait kanunlar manzumesini topluma kabul ettirmeye çalışmışlardır.
Dolayısıyla pozitif ilimler bizlerin vahyi idrak etmemize katkı sağladığını kabul etmenin yanında bilimin kendi başına bir inanç kaynağı olmayacağını da bilmemiz gerekmektedir.