Kendimiz, Ailemiz, arkadaşlarımız, ilgilerimiz, yeteneklerimiz, medeniyetimiz ve daha niceleri…
Toplumsal bir olgu olarak baktığımızda bunca ihmalkârlığın neticesi bir bunalımın habercisidir. Her bireyin kendini tanıması koşuluyla kendisine ve çevresine yapacağı katkılardan mahrum bir zamanda yaşıyoruz. Bizler kalifiye insan eksikliğini iliklerimize kadar hissetmekteyiz. Ufkumuza ve hayatımızdaki hiçbir anımıza faydası olmayacak nice şeylerle meşgul olmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.
İnsanı aile ve toplumun beraber yetiştirdiğini varsayarsak ve bu iki kurumun da bireylerin bir araya gelmesi neticesinde oluşabildiğini kabul edersek ihmal ettiğimiz şeylerin farkına varabiliriz. Çocuğun büyümesinde ailenin ihmali, ilgilerinden, yeteneklerinden ve medeniyetten habersiz bireylerin yetişmesine neden olacaktır. Ve de oluyordur.
Toplumun ihmali ise bireyin yalnızlaşmasına ve hunharca duygulara sahip olmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle bireyin olumsuz davranışlarında ailenin yanında toplumun da kendini sorguya çekmesi gerekmektedir. Zira bu bireyi yalnız ailesi değil toplumun da yetiştirdiğini gözden kaçırmamamız gerekmektedir.
Ancak buna rağmen bireyin de farkında olup yapması gereken şeyler vardır. Kendimizi tanımaya dair bir çabadan uzak kalmamız gerekiyor. Hep bir erteleme ve ihmallerle günlerimizi geçirmektense aidiyet sorununu aşıp kendimiz olma yolunda çabalarımızı arttırmamız gerekmektedir.