Aydınlar Ocağı’nda Çocuk ve Gençlik Edebiyatı konuşuldu
Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde yazarlar Vural Kaya, Ayşegül Sözen Dağ, Hatice Kübra Kısa A. Erkan Akay ve M. Hilmi Aygün Çocuk ve Gençlik Edebiyatını konuştu.
Konya Aydınlar Ocağı’nın mutat olarak düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde bu hafta edebiyatçı Vural Kaya, Ayşegül Sözen Dağ, Abdurrahman Ekin ve Hatice Kübra Kısa Çocuk ve Gençlik Edebiyatını anlattı. Konevi Derneği Salonundaki panelde konuk yazarlar Abdurrahman Erkan Akay ve Mehmet Hilmi Aygün de görüş bildirerek katkı sundu.
Programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü Selçuklu Salı Sohbetlerini Nevzat Pakdil ve merhum D. Mehmet Doğan’ın konuşmacı olduğu 1996 yılının Şubat ayında başlattıklarını belirterek “İki ay sonra 30.yılını kutlayacağımız Salı Sohbetlerini hiç aksatmadık. Önümüzdeki haziran ayında da Aydınlar Ocağı Konya Şubesi’nin 40.kuruluş yılını kutlayacağız” dedi.
“Edebiyatı olan topluluğa millet deniz” sözünü hatırlatarak devam eden Güçlü “Gençler geleceğimizin hazinesi, çocuklara da bu hazinenin tomurcuklarıdır. Dolayısıyla hem geçler hem de çocukların şuurlu insan olarak yetişebilmesi için edebiyatımızda onlara ihtimam göstermemiz gerekiyor” diyerek konuşmasını tamamladı.
Panel Başkanlığını yapan Vural Kaya “Büyük kültür insanı Sayın Mustafa Güçlü’yü otuz yıldır devam eden ve tarihe kayıt düşen seri kültürel faaliyetleri sebebiyle teşekkür ediyorum” diyerek başladığı konuşmasında “Günümüzde okunmaktan ziyade çok, kitap satan yazarların olduğu bir dünya var. Çocuğun estetik dünyasıyla, zihniyle, algısıyla oynayan milyonlarca eser var. Fuarlardaki stantlarında kilometrelerce kuyruklar oluşan bu piyasa yazarlarına karşı edebi eserler de yok değil ama onlar kenarda duruyor. Bin kitap okuyanın yorumlaması ile bir kitap okumayanın yorumlaması aynı şey değil ” dedi.
Bazı eserlerdeki dil bozukluğuna da dikkat çeken yazar Ayşegül Sözen Dağ da “Çocuğun günlük hayatta konuştuğunu yazarak çocuğu geliştiremeyiz. Aidiyet duygusu, kişisel gelişim eserlerde dil ile aktarılır. Bugün annelerimiz çocuğun fikrine, kalbine, imge dünyasına, karşılaştığı tehlikeye karşı ne yapıyor, buna bakmalıyız. Bence yeterli ilgi yok; olsaydı tabelalara tırmanan gençler olmazdı. Çocuğun alacağı veya almayacağı kitabı ebeveynler belirleyebilmeli. Hatice Kübra Kısa arkadaşımız da bir yayın dedektifi olarak bu alanda güzel bir hizmet veriyor” diye konuştu.
Programın diğer konuşmacısı Abdurrahman Ekin ise milli edebiyatın gelişimi sırasında, dönemin şartlarında oluşan kaotik ortamın dildeki işçiliğin topluma ulaşabilme yeteneğini geriye ittiğini anlatarak başladığı konuşmasında “Maalesef aynı durum çocuk edebiyatı için de geçerli. Baktığımız zaman psikolojinin çocuk edebiyatına müdahale ettiğini görüyoruz. Diğer yandan, çocuğa tarihi öğretme adına; bütün öğretme vasıflarını bizden alıyorlar” dedi.
Günümüzde çocuk edebiyatında şöhret olmuş kişilerin bu alanda kendinden önce yazılan metinlerden bihaber olduklarının altını çizen Ekin “Bir eserin klasik olması, tekrar tekrar okunabilmesine de bağlıdır ve maalesef bu alanda klasikleşmiş eserimizi olmayışı büyük bir eksiklik. İnsanı, insan olma kemaline erdirebilecek olan dergiler Tanzimat’tan beri var oldu. Biz de bu işi Kuşluk ile en iyi şekilde yapmaya çabalıyoruz” diye konuştu.
Panelin son konuşmacısı Hatice Kübra Kısa dayayın dedektifi çalışmalarıyla ilgili bilgi vererek başladığı konuşmasında “Metnin içeriği ve görsellerinde, masal aktarmada ne durumda olduğuna dikkat ediyoruz. Asıl odak noktamız ise bizim (kırmızı içerik) olarak nitelediğimiz başta LGBT ve ırkçı ifadeler, önlemeye çalışıyoruz. Sakıncalı kitapları belirleyip, iyi kitapların raflarda olmasını sağlamaya çaba gösteriyoruz” dedi.
Programı izlemek üzere salonda bulunan yazar Abdurrahman Erkan Akay katkı vermek üzere kürsüye davet edildi ve edebiyat alanında çocuk ve gençlik eserlerinin ihmal edilmemesi gerektiğine vurgu yaparak insanın gelişim ve kişilik kazanım sürecinde ona verilecek eserler özenle hazırlanmalıdır” diye konuştu.
Yazar Mehmet Hilmi Aygün ise “Yapay yazarlar dönemine girdik. (Çok satan yıldız bir yazar olacaksın) diyerek yazara içerik sipariş ediliyor ve bu şekilde kitaplar hazırlanıyor. 2001 yılında bir yayınevi yetkilisi beni ziyaret ederek proje yazarlık teklifinde bulunmuş ve ben bunu reddetmiştim. Altı ay sonra o yayınevi bir kitap çıkardı ve peş peşe baskılar yaparak iki milyonun üzerinde satış gerçekleştirdi. Bunu gören diğer bazı yayınevleri de benzer yayınlar oluşturdu. Bu ticari, endüstriyel bir projedir. Birkaç yıl sonra hepsi kaybedecek olsalar da şöhrete varmış oluyorlar” dedi.
Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü panelistler Vural Kaya, Ayşegül Sözen Dağ, Abdurrahman Ekin ve Hatice Kübra Kısa’ya teşekkür ederek kitap be belge takdiminde bulundu.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.