Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ülkemiz çok çeşitli salgın hastalıklara maruz kalmış.

Elbette sadece ülkemiz değil…

Bütün dünyada yaşanan hastalıklar…

Verem…

Tifo…

Ve daha adını bile unuttuğumuz onlarcası…

Dönemin şartlarında çaresi aranmış.

Aşı ya da ilaç olarak…

İleri dünya ülkelerinde aşı ya da ilaçlar hastalığın ilk yıllarında bulunmuş.

Ne kadar etkili olduğu ayrı bir durum ama çalışmaların yapılması bile bir adım önde götürdüğünün resmidir diye düşünüyorum.

Peki, Türkiye’de durum nedir? diye merak ettim.

Türkiye 11 yıl sonra kendi aşısını kullanmaya başlamış.

Eskileri karıştırmak da doğru değil…

Tartışmak da…

Lakin…

Ders almayı bilmek lazım.

O zaman…

Ne değişmiş?

Soralım kendimize…

Malum, koronavirüs süreci yaşanıyor.

Pandemi dediğimiz…

Farklı varyantlarıyla…

Peki, ilacı ya aşısını hangi ülkeler bulmuş?

Çin, Almanya…

Kendi aşısını geliştirip kullanım onayı alan ilk ülkelerden biri Türkiye…

Yani salgının üzerinden çok geçmeden Türkiye, kendi aşısına onay almış.

Maşallah…

Nereden nereye…

Biliyorsunuz…

TURKOVAC aşısına acil kullanım onayı verildi ve aşının seri üretimine başlandı.

Hatta bazı ülkelere bile gönderiyoruz.

“TURKOVAC 50 yıldan sonra hücreden başlayarak üretim safhasına kadar gelen ilk yerli aşımız oldu. En son 24 yıl önce, 1998’de BCG (verem) aşısı üretilmişti”

Gururlandınız değil mi?

Ben de öyle…

Çalışınca oluyor.

Hayırlı olsun.

Da…

Yeri gelmişken bir konuyu da hatırlatayım mı?

Aşı çalışması Türkiye’de 5 üniversiteye verilmişti.

Bunlardan bir tanesi de Selçuk Üniversitesi idi.

Geçtiğimiz aylarda çok haberi yapıldı.

Aman, uçtuk kaçtık ürettik geliyoruz…

Falan ama…

Ortada bir şey yok.

Selçuk Üniversitesi’nin bu ülkeye büyük bir katkı yapacağını zannederken, hayal kırıklığına uğrattığını söylemem lazım.

Kusura bakmayın ama öyle…

Sorayım mı?

Sahi…

Bir aşı çalışmamız vardı. Son aşamaya da gelmişti.

Hani, koca koca profesörlerin çalıştığı ama kendilerine bile denemekten korktuğu yerli aşıdan bahsediyorum.

Selçuk Üniversitesi çıkışlı bir aşı.

Hem de Konya’dan…

Güzel olmaz mıydı?

Ne oldu?

Merakla bekliyoruz…